15 Mart 2010 Pazartesi

Cenneti bir saniye görseniz dünyaya katlanamazsınız


Eğer Allah insanlara bir saniye olsun cenneti gösterseydi, insanlar bu dünyaya asla katlanamazlardı. Neden biliyor musunuz? Çünkü cennet Allah’ın aklı ve sanatıyla o kadar mükemmel yaratılmıştır ki, bu eşsiz güzellikleri gören bir göz, gördüğü ihtişam karşısında kamaşıp kalır. Bu güzelliği gören bir ruh, sadece oraya girme arzusuyla dolar. Cennetin olağanüstü güzellikteki bahçelerini, altından ırmaklar akan köşklerini, kusursuz güzellikteki insanlarını, oradaki bolluğu, güzel yiyeceklerle dolu sofraları, karşılıklı mücevherden tahtlar üzerinde oturan neşe ve mutluluk içindeki insanları bir kere gördüğünüzü düşünün. İşte bu mükemmelliği gören insan için dünyada geçirdiği her saniye adeta azap olur. Dünyanın o gri sokakları, acizlikle dolu insanları, soğuğu, sıcağı, hastalıkları, yiyecekleri, evleri, insana inanamayacağınız kadar kötü gelir. Dünyanın en güzel bahçesi cennet bahçesi yanında çok kötü kalır. Dünyanın en güzel insanı, cennet insanının yanında dönüp bakılamayacak kadar çirkin kalır.

Peki Allah’ın inanan insanlara vaat ettiği cennet nasıl bir yer? Cennet’i nasıl bir yer olduğunu Allah’ın Kuran’da bildirdiği ayetlerden ve peygamberimizin hadislerinden anlayabiliyoruz. Cennette çok sıcak veya çok soğuk hava yok, hep insanın çok hoşuna giden bahar havası var, hani dünyada bildiğimiz o çok kısa süren ve insanın çok hoşuna giden. Cennette üşüme, terleme yok. Korkmak, üzülmek, acıkmak, hastalanmak yok. Cennette insanın hiçbir acizliği yok. Cennette insanların uyku uyuma ihtiyaçları yok. Allah insanların tüm acizliklerini alıyor. İnsan nimetlerle donatılmış sofralara oturuyor, dilediği kadar yiyor ama doymuyor. Cennette insanların görüş gücü çok keskinleşiyor. Çok uzağı çok net görebiliyor, çok iyi duyabiliyor, çok daha fazla lezzet alabiliyor. Mesela gördüğü eşiz güzellikteki insanlardan, bahçelerden, duyduğu bir müzikten inanılmaz zevk alıyor. Cennette insan dilediği zaman dilediği yerde oluyor, birçok bedene sahip olup her biriyle dilediği başka bir şeyi yapabiliyor ve hepsinden zevk alabiliyor ve dilediği surete bürünebiliyor.

Cennette Allah insanın nefsini ve şeytanın etkisini kaldırıyor. Böylece insan müthiş bir nimete kavuşuyor. Çünkü dünyada imtihanı gereği insan hep nefsiyle ve şeytanla mücadele ediyor, her zaman Allah’ın rızasını seçmesiyle deneniyor. Haram ve helallere dikkat edip, Allah’ın razı olmayacağı bir hareketi yapmaktan sakınıyor. Şuurunu tamamen açarak her an dikkatli olması gerekiyor. Oysa cennette insanın nefsi tamamen kötülüklerden arınmış, onunla uğraşan şeytan yok, her şey helal olduğu için istediği her şeyi yapabiliyor. Cennette kin yok, öfke yok, haset yok, bencillik yok. Hastalık, acı, ağrı yok.

Allah cennette nereye bakılsa büyük bir mülkle karşılaşılacağını söylüyor. Cennetin yollarının pırlantalardan, ağaçlarının yapraklarının yakutlardan oluştuğunu düşünün. Size hizmet eden göz kamaştırıcı güzellikte hizmetkârların çevrenizde dolaştığını düşünün. Etrafınızda dolaşan harika hayvanların çağırdığınızda yanınıza geldiklerini düşünün. Dilediğiniz, aklınızdan geçen her şeyin anında yaratıldığını düşünün. Üstelik aklınıza ve hayalinize gelmeyecek sürprizlerin sizin için hazırlandığını hayal edin…

Allah cennette böylesine olağanüstü nimetleri inananların önüne serecektir. Ama inanan bir insan için kuşkusuz en büyük nimet Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun sözlü selamına kavuşmaktır. Bu nimet şüphesiz hepsinin üzerindedir. Cennetin olağanüstü nimetlerini biraz olsun kavramak için ayetlere ve hadislere bakmak gerekir.

Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. (NAHL SURESİ / 31)

Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)tir. (HAC SURESİ / 23)

"Orada diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var." (Kaf Suresi, 35)

"Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün"(İnsan Suresi, 20)

Peygamberimizin hadisleri ise cennetin eşsiz güzelliklerini çok güzel dile getirir:

Cennete koşan yok mu? Çünkü cennette akla hayale gelmeyen nimet vardır. [Tezkireti'l Kurtubi, s. 306-307/499]

Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır... [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6]

Eğer cennette olan şeylerden bir tırnaklık miktar görünseydi yer ile gök arasını süse boğardı. Eğer cennet ehlinden bir adam görünüp bileziklerini gösterseydi, Güneş'in yıldızların ışıklarını bastırdığı gibi Güneş'in ışığını bastırırdı. [(Tirmizi), Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10096]
Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek inci, meşrık (Doğu) ile mağrib (Batı) arasını aydınlatır. [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6]

Gurfeler (cennet köşkleri) kırmızı yakut, yeşil zebercet (zümrüt) ve beyaz incidendir. Onlarda hiçbir kusur ve ayıp yoktur. Cennet ehli bunlara, sizin gökte, doğu ve batıdaki parlak yıldızlara baktığınız gibi bakarlar... [Ramuz el-Ehadis-1, s. 225/6]

Cennette "Reyyan" denilen bir nehir vardır. Üzerinde mercandan bir şehir kurulmuştur. Onun altın ve gümüşten yetmiş bin kapısı bulunur. İşte bu, hamil'i Kur'an'a mahsustur. [Ramuz el-Ehadis-2, s. 326/4]

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e: "Cennet ehli uyur mu?" diye sordular. Şöyle buyurdu: "Uyku, ölümün kardeşidir. Cennet ehli uyumazlar." [Büyük Hadis Külliyatı-5, s.414/10125]

Cennetin içinde inciden bir saray vardır. O sarayın içinde kırmızı yakuttan yetmiş konak vardır. Her konağın içinde yeşil zebercedden (zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş) yetmiş ev vardır. Her evin içinde yetmiş taht, her taht üzerinde de her renkten yetmiş yatak vardır. Her evin içinde yetmiş sofra, her sofranın üzerinde de yetmiş çeşit yemek vardır. Keza her evin içinde yetmiş adet hizmetçi vardır... [Tezkireti'l Kurtubi, s. 323/554]

Muhakkak cennette bir çarşı vardır ki melekler orayı ziyaret ederler. Orada gözlerin mislini görmediği, kulakların duymadığı ve kalplere gelmeyen nimetler vardır. Canımızın istediği herşey bize getirilir. Fakat orada satılan ve satın alınan hiçbir şey yoktur. O çarşıda cennet halkının bazısı diğer bazısı ile karşılaşır. Yüksek menzil ve mevki sahibi döner de mevki bakımından kendinden aşağı derece olan kimse ile karşılaşır. Onların içinde herhangi bir şeyi eksik olan kimse yok ki karşılaştığının üzerine gördüğü süs elbiselerinden dolayı rahatsız olsun. Sözünün sonu gelmeden üzerinde daha güzel bir kıyafet bürünür. Şu muhakkak ki cennette hiçbir kimsenin üzülmesi, kederlenmesi yoktur. [Tezkireti'l Kurtubi, s. 325-326/563]

Şüphesiz ki cennette bir çarşı vardır. Fakat orada hiçbir şeyi satın almak ve hiçbir şeyi satmak yoktur. Ancak erkekler ve kadınlar suret ve şekilleri vardır. Binaenaleyh orada hangi kılığı istediğinde ona girecektir. [Tezkireti'l Kurtubi, s. 326/564]

... Cennetin meyvesinden koparınca, yerine yenisi biter. [Ramuz el-Ehadis-1, s. 98/9]
Cennetteki hurma ağacının dalları kırmızı altındır. Sapları yeşil zümrüttür. Yaprakları ipek gibidir. Meyvesi kule gibi iri taneli, kaymaktan yumuşak ve çekirdeksizdir. [Ramuz el-Ehadis-2, s. 451/4]

Cennette senin canın kuş isteyecek. Hemen kızartılmış olarak önüne getirilip konacaktır. [Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 414/10]

Cennetteki huriler yakut ve mercan gibidirler. Adam onlardan birinin yüzüne bakar da, kendini onun yanağında, aynada gördüğünden daha berrak görür. Onların incilerinin en ednası (en küçük, en önemsiz) şark ile garbi ışıklandırır. [Ramuz el-Ehadis-2, s. 337/7]

... Eğer cennet ehli kadınlarından bir kadın yer ehline görünseydi, dünyayı ve içindekileri aydınlığa boğar ve ikisinin arasını da güzel koku ile doldururdu... [(Tirmizi), Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10095]

... Orada muazzam köşkler, geniş nehirler, bol ve olgun meyveler, güzel ve dilber zevceler (kadın, eş), ebedi pek çok ve renkli güzel elbiseler vardır. Orası yüksek, güzel ve selim yurtlardan parlak hayat sürülen bir yerdir... [Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1]

Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın. [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 427/10]
Cennette, bal denizi, şarap denizi, süt denizi ve su denizi bulunmaktadır. Diğer nehirler bunlardan çıkacaktır. [(Tirmizi), Büyük Hadis Külliyatı-5, s.409/10097]

"Biz burada ebedi kalacağız. Biz sevimli ve mutluyuz. Asla üzülüp sıkılmayız. Başka aleme göçmeden hep burada kalacağız. Biz bu halimizden memnunuz ve herşeye razıyız. Hiç kimseye kızmaz ve öfkelenmeyiz. Ne mutlu kendilerine eş olduğumuz ve bize eş olan kimselere." [Gençlik ve Ölüm, s. 422-423]

Yaşadığımız her gün bir adım daha hızla cennete ve cehenneme yaklaşıyoruz. Ölüm çok yakın, Sabah uykumuzdan uyanıp uyanmayacağımızı dahi bilmiyoruz. Peki Allah’ın vaadi olan sonsuz güzelliklerle donatılmış cennete dünyayı neden tercih edelim? Üstelik göz açıp kapayıncaya kadar geçen dünyayı, eksikliklerle, zorluklarla, acizliklerle, hastalıklarla dolu dünyayı neden beğenip ahireti unutalım? Bütün bu yazdıklarım öldüklerinde bu gerçeklerle çok net bir şekilde karşılaşacak olan insanları uyarmak için. Ve orada pişmanlıktan dizüstü çökmelerini önlemek için. Neyi neye tercih etmişim diye pişmanlıkla kahrolmamaları için. Unutmayın, Allah’ın vaadi haktır. Sonsuz cennet Allah’a kul olmamızla hepimize büyük bir nimet olarak sunulacaktır…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder