24 Mart 2010 Çarşamba

Toplum içindeki huzursuzluğun kaynağı: Dedikodu



İşyerinde, sokakta, kafelerde insanların konuşmalarına şahit oluyorum. Herkes birbirini arkasından çekiştiriyor. Kadın kocasını arkadaşlarıyla, erkek karısını arkadaşlarıyla çekiştiriyor. En yakın arkadaş topluluklarında bile bir araya geldiklerinde mutlaka insanlar dedikodu yapıyor ve bundan zevk alıyorlar. Dedikodu adeta toplumda alışkanlık haline gelmiş, iki insan bir araya gelse dedikodu yapmadan duramıyor. Peki toplumu adeta esir etmiş bu hastalığın bir çözümü yok mu?

Dedikodunun öncelikle sevgi, şefkat ve merhameti azaltan kötü bir ahlak özelliği olduğunun bilinmesi lazım. İnsanların ‘kötü bir niyetimiz yok, biraz çekiştiriyoruz’ gibi sözlerine aldanmamak, aslında bu hareketin insanların arasını bozmaktan başka hiçbir şeye yaramayan bir ahlaksızlık olduğunu fark etmek lazım. İki kişinin bir araya gelip başka bir kişinin duymak istemeyeceği şeyleri konuşması, onu hakkında ileri geri laflar söylemesi son derece yanlıştır. Her insan kendisi hakkında dedikodu yapılsın istemez ama kendisi bu ahlaksızlığı yapmaktan çekinmez.

Din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda dedikodu en yaygın olarak görülen karakter bozukluklarından birisidir. Bu gibi toplumlardaki din ahlakından uzak insanlar, vakitleri ya da imkânları olmasa dahi dedikodu yapabilmek için mutlaka bir fırsat bulurlar. Bazen kapı önünde komşularla, bazen saatler süren telefon konuşmalarında, bazen de çay ya da kahve ziyaretlerinde bu manzarayı görmek mümkündür. Ancak burada asıl önemli olan, bu kişilerin dedikodudan derin bir zevk almalarıdır. Çünkü dedikoduya konu olan kişi küçük düşürülüp aşağılanırken, dedikoduyu yapanlar kendilerini büyük göstermeye çalışırlar. Bu nedenle arkadaş toplantılarında konuşabilecekleri pek çok faydalı ya da güzel konu varken, onlar ısrarla dönüp dolaşıp sözü birilerinin dedikodusunu yapmaya getirirler. Komşuları, dostları, akrabaları, eşleri, televizyon yıldızları ve hatta yoldan geçen yabancı biri bile bu dedikodulara malzeme olabilir.

Dedikodu Kişinin İyi Niyetten Uzak Olduğunu Gösteriyor

Kişinin duyduğunda hoşlanmayacağı hiçbir konuşmayı arkasından yapmanın doğru olmadığını her insan bilir. Hiç kimse -dedikodu yapan kişi de dahil bunun aksini savunmaz. Çünkü gerçekten eleştirilmesi gereken bir konu varsa ve bu konu o kişiye yardımcı olmak amacıyla konuşuluyorsa, yapılacak en doğru hareket, bu durumu ilgili kişiye bildirmektir. Yoksa herkesle durum değerlendirmesi yapıp, kınanan kişinin durumdan haberdar edilmemesinin altında iyi bir niyet ve akılcı bir amaç yattığı söylenemez. Üstelik dedikodu yapan bu insanlar, aynı davranışın kendileri için de yapılma ihtimali olduğunu bilir ve bundan hiç hoşlanmazlar. Kendileri hakkında olumsuz konuşulması konusuna son derece hassasiyet gösterirken, başkalarının canının yanmasını umursamadan bu çirkin tavırdan vazgeçmezler.

Dedikodu büyük bir ahlaksızlık olup görmezlikten gelinecek bir davranış değildir. Çünkü dedikodu yapmayı alışkanlık haline getiren kişinin vicdanı farkında olmadan öyle körelir ki, kişi artık bunun bir suç olduğunu bile hissetmemeye başlar ve çekinmeden, her fırsatta dedikodu yapar. Kuşkusuz bu, şeytanın inançsız insanları sürüklediği büyük bir beladır.

Dedikodu Toplum İçindeki Başka Kötülüklerin de Kaynağıdır

İnsanlar kendileri hakkında dedikodu yapılmasından hoşlanmayacakları için, dedikodunun sebebiyet verdiği en önemli sonuçlardan biri, insanlar arasında dedikoduyla düşmanlık tohumlarının serpilmesidir. Dedikodu kini, öfkeyi ve nefreti alevlendirir. Çok küçük konular dedikodu yüzünden önlenemez problemlerin, tartışmaların, kavgaların ortaya çıkmasına neden olur. Hatta gazetelerde çoğu kez, dedikodu yüzünden yuvaların yıkıldığına, ortaklıkların bozulduğuna, dahası cinayetlerin işlendiğine dair haberlere tanık oluyoruz.

İnsanlar dedikodunun Kuran’da kesin olarak yasaklandığını ayrıca boş sözlerden yüz çevirmeleri gerektiğini bilmiyorlar. Allah insanların yuvasını yıkan, ailelerin dağılmasına yol açan, şeytanın bir oyunu olan dedikoduyu şu ayetle yasaklıyor: "Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir." (Hucurat Suresi, 12)

Açıkça görebileceğiniz gibi Allah dedikoduyu ölü kardeşin etini yemekle bir tutar, dolayısıyla dedikodu çok büyük bir günahtır. Bu yüzden inançlı bir insan dedikodudan tamamen uzak durur, bir kişi hakkında konuşurken çok titiz olur. Eğer söyleyeceği bir şey varsa gidip o kişinin yüzüne söyler, arkasında asla çekiştirmez. Eğer halledilecek bir konu varsa kişiyle birebir halledilir, bu da inançlı insana yüksek bir şahsiyet ve olgunluk kazandırır. Samimi olarak inanan kişi, bırakın dedikodu yapmayı veya dedikodu yapan kişiyi dinlemeyi, boş veya yararsız olan tek bir söz duyduğunda dahi o ortamdan en güzel bir tarzda uzaklaşır.

Sonuç olarak dedikodu Allah tarafından kesin olarak yasaklanmıştır. Bunu ahlaksızlığı yapanlar insanların arasını açmak, kin ve öfkeye neden olmak ve boş vakit geçirmek gibi başka günahları da işlemiş olurlar. Bu nedenlerden dolayı dedikodudan şiddetle kaçınmak, dedikodu yapılan ortamlardan uzak durmak, dedikoduya şahit olunduğunda da bu yanlışı uygun bir şekilde hatırlatmak en onurlu asil ve Kuran ahlakına en uygun davranış olacaktır. Unutulmamalıdır ki bir toplumda dedikodu hastalığının önlenmesinin tek geçerli yolu, din ahlakının insanlar arasında yaygınlaşmasını sağlamaktır. Din ahlakının varlığı, öncelikle Allah sevgisini beraberinde getireceği için bu, tüm insanlarda çok olumlu ve güzel bir etki yapar. İnsanlar boş konuşmalardan, boş işlerden ve dedikodudan uzak durup güzel ve hayırlı işlere yönelirler.

Dedikodu yapmayı sakın küçük görmeyin, tek bir söz söylerken dahi düşünün. Bu ahlaksızlığın büyük bir günah olduğunu unutmayın. Asil, onurlu ve güzel ahlaklı yaşamak varken neden şeytana uyup kendimizi küçültelim, neden aramızdaki gerçek sevgiyi ve dostluğu kaybedelim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder