22 Mart 2010 Pazartesi

Sizce deprem Allah’ın imtihanı mı, yoksa doğa olayı mı?



Bir süredir deprem Allah’ın imtihanı mı, yoksa doğa olayı mı tartışmaları sürüyor. İnsanların burada düştükleri en büyük yanılgı bilim ile dini birbirlerinden farklı düşünmek. Bilim ve din bir bütündür. Allah tüm kâinatı yaratmış ve çok ince sistemlerle donatmıştır. Hatta Allah’ın yarattığı evren o kadar komplekstir ki bilim adamlarını hayrete düşürür. Bilim adamları ancak Allah’ın kendilerine ilham ettiği buluşları belli bir süre zarfında yıllarca, hatta bir ömür tüketerek bulurlar. Halbuki o bilgiye Allah zaten sahiptir ve o bilgi Allah katında saklıdır. İman eden bilim adamlarının sözlerini okuduğunuzda bu muhteşem detaylar karşısında çok etkilendiklerini, hayrete düştüklerini görürsünüz. Çünkü gördükleri şey insan aklının çok üzerinde bir akılla ve muhteşem bir yaratılışla yaratılmıştır.

Depremin Allah’ın imtihanı mı yoksa doğa hareketi mi olduğunu sorgulamak yine Allah’ı gereği gibi tanıyamamaktan ve Kuran’ı bilmemekten kaynaklanıyor. Allah sonsuz güç sahibidir, kainattaki en küçük olaydan tutun da en büyük olaya kadar Allah’ın kontrolündedir. Buna sizin nefes alıp vermeniz de, Yağmur ormanlarında tek bir yaprağın düşmesi de dahildir. Bunu Kuran çok detaylı olarak bildirir. Depremleride, yağmurlarıda, bulutların sürülmesini de kainattaki en küçük tohumun yeşermesini de Allah yapar. Fakat iman etmeyen ve Kuran’ı bilmeyen insanlar bunu birtakım sebeplere bağlayarak doğa olayı zannederler. Halbuki o sebepleri de Allah yaratır. Örneğin Allah yağmuru yağdırmak için gereken sebepleri ve hepsinin kendi kontrolünde olduğunu şöyle bildirir:

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir. (NUR SURESİ / 43)

Allah, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler. (RUM SURESİ / 48)

O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir. (ŞURA SURESİ / 28)


Tıpkı yağmur gibi depremlerde tamamen Allah’ın kontrolündedir. Allah Kuran’da birçok kavmi iman etmeyip saptıkları, gönderilen peygamberleri yalanladıkları için çeşitli nedenlerle helak ettiğini bildirir. Nuh kavmi korkunç bir tufanla sulara gömülmüştür, Lut kavmi lavlarla ve depremlerle yok edilmiştir. Ad kavmi büyük bir fırtınayla tamamen yeryüzünden silinmiştir. Allah bütün bu felaketleri kendisinin yaptığını Kuran’da şu ayetlerle bildirir:

"Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık" (Kamer Suresi, 33–34)

"Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır. O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır." (Hicr Suresi, 73–76)

Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar. (ANKEBUT SURESİ / 37)

Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. (HAKKA SURESİ / 6)

Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi. (SAD SURESİ / 3)


İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (ANKEBUT SURESİ / 40)

Yoksa gökte olanın üzerinize 'taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar' göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. (MÜLK SURESİ / 17)


Açıkça görüldüğü gibi Allah Kuran ayetlerinde her doğa olayını gerçekleştirenin kendisi olduğunu bildirir. İnsanların burada yanıldığı nokta Allah’ın hepsi için bir sebep yaratmasıdır. Mesela Allah büyük bir kasırga için bir rüzgarı vesile eder, büyük bir deprem için yer altındaki katmanları hareket ettirir. Fakat insanlar ayetleri bilmeyip Allah’ın gücünün ve kudretinin farkında olmadıklarından bu doğal afetleri hep rüzgara, yağmura, fırtınaya bağlarlar. Oysa Katrina kasırgasını yaratanda, Tsunamiyi yaratanda, Kobe depremini yaratanda Allah’tır. Allah ayetlerinde bu insanları iman etmediklerinden dolayı helak ettiğini bildirir. Helak edilen topluluğun içinde imanlı insanlar varsa Allah zaten onu da bilir ve o insanların canını güzellikle alıp cennetle ödüllendirir. Bu büyük felaketler tabii ki insanlar için büyük bir imtihandır. İman etmeyen insanlar bu felaketler sonucunda Allah’ı hatırlarlar, iman edenler de sabredip tevekkül ederler. Kimi insanlar bu afetler sonucunda iman ederek Allah’a yönelirler.

Bütün bu doğa olaylarının Allah’ın kontrolünde olması insanın tedbir almayacağı ve oturup bekleyeceği anlamına gelmez, insan tabii ki dünyada en iyi şartları oluşturmak, en sağlam binalar yapmakla yükümlüdür. Fakat işin gerçeği dünyada yaşayan tüm insanların kaderleri daha doğmadan Allah tarafından belirlenmiştir. İnsan ne yaparsa yapsın kaderinin dışına çıkamaz. Eğer kaderinde depremde ölmek varsa asla kurtulamaz ve kaçamaz. Depremde hangi binaların yıkılacağı, hangilerinin sağlam kalacağı, hatta hangi taşın nereye düşeceği dahi Allah tarafından belirlenmiştir. Allah bu afetlerle insanlara dünya hayatının geçiciliğini ve iman ederek Allah’a yönelmelerini hatırlatır. Eğer insanlar iman etmeyip yalanlıyorlarsa, inkarda diretiyorlarsa, azgınlığa düşüp yüz çeviriyorlarsa o zaman Allah’ın çetin azabıyla karşılaşırlar.

Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin ayetlerini yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları helak ettik. Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi. (ENFAL SURESİ / 54)

Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler. (YASİN SURESİ / 31)


Son olarak tekrar ifade ediyorum, din ve bilim bir bütündür. Din bilime yol gösterir. Bilim adamları Allah’ın akıl verdiği aciz kullardır, tüm evreni yöneten Allah’ın aklı ve kudreti karşısında çok acizdirler. Ancak Allah’ın dilediği kadarını keşfedip bulabilirler. Sürekli ‘Bu konuda bir açıklama yapamayız, henüz bulamadık, keşfedemedik’ demeleri bundandır. Bilim adamları Allah’ın koyduğu kanunları tek tek keşfetmeye çalışan kişilerdir. Kuran’da hikmetli ve muhteşem ayetlerle bilime yol gösterir. Bizde Kuran sayesinde bütün olayların Allah’ın kontrolünde olduğunu anlarız ve iman ederiz.

Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah'ın katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdârdır. (LOKMAN SURESİ / 34)

Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır. (EN'AM SURESİ / 59)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder