18 Mart 2010 Perşembe

Türk İslam ve Türklük Alemi Büyük İslam Projesi Altında Birleşecek


Yazılarımda sürekli Türkiye’nin Türki Cumhuriyetler ve diğer dünya ülkeleri arasından sıyrılıp lider ülke olarak öne çıkacağı ve Büyük Osmanlı Projesi (ya da diğer bi deyişle Türk-İslam Birliği) vesilesiyle süper devlet haline geleceği müjdesini veriyorum. Osmanlı’nın tarihsel mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya ve Balkanlar’da meydana gelen otorite boşluğunu dolduracağı düşüncesi artık Batılı stratejistler ve analistler tarafından da zikredilmeye başlandı. Neredeyse her gün Türk İslam Birliği yönünde atılan adımlarla ilgili dünya basınında haberler çıkıyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin yerini Büyük Osmanlı Projesi, yani büyük Türk-İslam Birliği’nin alacağı müjdeleniyor.

Hepinizin bildiği gibi Türkiye geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği’ne girmek için çok uğraştı, fakat şimdi aslında Avrupa Birliği’ne hiç de ihtiyacı olmadığını kavradı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Türk İslam Birliğini kurmuş olarak son derece güçlü şekilde girmesi gerekir. Aksi taktirde küçülmüş, manevi yapısı bozulmuş, şahsiyetini kaybetmiş, yönetilen bir ülke olarak girmesi düşünülemez. Türkiye bu şahsiyete ve güce ancak Türk İslam Birliğini kurarak erişebilir. Türk İslam Birliği kurulduğunda üye olan devletler arasında sınır kapıları açılacak, ticaret muazzam gelişecek, ülkeler büyük refaha kavuşacaklardır. Türkiye artık rotasını Avrupa Birliğine değil, kendisine müthiş güç kazandıracak Türk İslam Birliğine çevirmiştir.

Söylediğim gibi Türk İslam Birliği Projesi basında sürekli yer almaya başladı. 11 Ocak 2009 tarihli Tercüman gazetesinde yayınlanmış olan “Türkiye’nin BOP planı” başlıklı makale buna örnektir. Hakkı Kurban imzalı makalede Türkiye’nin Büyük Osmanlı Projesi ile dönemin en güçlü devleti olacağına şöyle dikkat çekilmiştir:

“… Türkiye de BOP için çabalıyor. Ancak Türkiye’nin BOP’u başka! Açılımı; Büyük Osmanlı Projesi! … Osmanlı, döneminin en büyük devletiydi. Ancak hiçbir zaman ABD gibi kendi biçtiği kıyafeti kimseye zorla giydirmedi. Sırtından vurulmasaydı, bugün Ortadoğu bambaşka bir görüntüde olabilirdi. Osmanlı’ya dönüş artık mümkün değil. Ancak o mantık tekrar tesis edilebilirse, bölgeye barış ve huzur da getirebilir! …”

Türkiye’nin, Ortadoğu’nun istikrarı ve Dünya Barışı için yeniden eski misyonunu üstlenmesi gerekiyor. Ortadoğu Ülkeleri’nin tarihten gelen bir bağlılık duyduğu ve önem verdiği Türkiye, hem birleştirici, hem de lokomotif olma rolüne, bilgi, beceri, tarihi tecrübe ve maneviyat açısından en uygun olan ülkedir. Aydınlarımızın ve yöneticilerin, Türkiye’nin bu tarihi misyonunu yeniden alması için oluşmuş olan şu anki konjonktürü çok iyi değerlendirmeleri gerekiyor.

Avrupa Birliği’yle olan ilişkilerimiz de bunu etkileyen bir faktör değildir. Birliğe girsek de girmesek de, İslam Ülkeleri’nin, Batı ile olan ilişkilerini düzenleyen ülke konumunda olabiliriz. Nitekim bu, hem Batı’nın hem de İslam Ülkeleri’nin, Türkiye’nin sahip olduğu özelliklerden, yani, Batı için demokratik hukuk devleti yapısı, Ortadoğu için de itidalli Müslümanlık yapısı, Osmanlı’dan gelen şefkatli ve sevgi temelli yönetim ve yaşam tecrübesinden dolayı gönül rahatlığıyla Türkiye’ye bırakacağı bir misyon olacaktır.
Batı’da bir çok yöneticinin, think-tank kuruluşunun ve aydınların, Türkiye’nin bu rolü üstlenmesini istedikleri bilinmektedir. Özellikle 11 Eylül’den sonra, Osmanlı yönetim tarzının üzerine oldukça eğilmişler ve bunu canlandırma eğilimine girmişlerdir.

Bu, yalnız, Büyük Ortadoğu Projesi gibi, bölgede tepkiyle karşılanacak suni projelerle yapılabilecek bir şey değildir. Ortadoğu’da istikrarı sağlamak, eğitimi gerçekleştirmek, sosyal rehabilitasyonu sağlamak, Batı ile ilişkilerini düzenlemek elbette gerekmektedir; ancak bu, yine bölgenin kendi içinden çıkacak bir düzenleme ile olmalıdır. Dışarıdan bir zorlama şeklinde değil, içeriden bir istek ve arzu ile yapılmalıdır. İşte bunun herkesin rızası olacak şekilde gerçekleşmesine öncü olabilecek tek ülke Türkiye’dir. Bundan dolayı son zamanlarda ortaya çıkarılan, Büyük Ortadoğu Projesi yine BOP olarak anılabilir ama bundan sonra bunun açılımının “Büyük Osmanlı Projesi” olması daha mantıklı ve gerçekçi olacaktır.

Çünkü Osmanlı’nın mirasına sahip olan bu millet geçmişte olduğu gibi bugün de, özlemi çekilen barış ve güvenlik ortamını oluşturmakta öncü rol oynayacaktır. Sahip olduğumuz miras, yeni girdiğimiz 21. yüzyılda, Türkiye’yi lider ülkeler sıralamasının başına yerleştirecek olan son derece köklü ve şanlı bir mirastır.

Tarihsel ve günümüzdeki gerçekler, dünyaya nizam verecek yeni bir Osmanlı’nın ortaya çıkışının, istenilir ve azmedilirse ulaşılması mümkün bir ülkü olduğunu göstermektedir. Osmanlı geleneğinde yer alan hoşgörülü İslam anlayışı da, dünya için aranan bir umut ışığı haline gelmiştir. Eğer Türkiye sahip olduğu büyük medeniyet mirasını iyi değerlendirirse, önünde çok aydınlık bir gelecek bulacaktır.

Türkiye bu yönde geliştireceği stratejilerle Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’ya kalıcı barışı temin edebilecek, bunu muhafaza edebilecek bir tarihi birikime sahiptir. Allah’ın izniyle hiçbir güç, tarihe yön vermiş, insanlığa barışı, adaleti ve huzuru armağan etmiş dev bir kültüre ve tecrübeye sahip, köklü ve zengin bir medeniyetin kurucusu olan bir milletin duyarlılığını yok edemez. Bu millet geçmişte olduğu gibi bugün de sahip olduğu hasletleri ve güzel ahlakı ile tüm dünyanın özlemini çektiği barış ve güvenlik ortamını oluşturacaktır.

Her zaman yazılarımda belirttiğim gibi 21. yüzyıl, Allah’ın izni ile, Müslüman Türk milletinin ve Türkiye’nin lider olacağı bir dönem olacaktır. Bu Türkiye’nin kaderidir ve bu kaderi değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir…

www.turkislambirligi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder