22 Mart 2010 Pazartesi

Türkiye’de artan cinayetler nasıl son bulur?



Türkiye son günlerde cinayetlerle sarsılıyor. Annesini vahşice öldüren bir genç, cinayetin bütün detaylarını soğukkanlılıkla anlatıyor, başı kesilmiş bir kız ceseti bulunuyor, cinayet haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Son birkaç aydır eğitmenler, psikologlar bu konuyla ilgili toplantılar, konferanslar düzenliyor, toplumun hemen her kesiminden insan, bu tüyler ürperten olayları konuşuyor, herkes bir çözüm bekliyor.

İstanbul Etiler’de 3 Mart tarihinde, kesik başı bir gitar çantasının, vücudu ise bir bavulun içinde, çöp konteynerinde bulunan 18 yaşındaki bir genç kızın hunharca katledilmesi herkesin kanını dondurdu. Bu son olay, aylardır süregelen vahşet olaylarının en şidetlisiydi. Gitgide artan vahşetin sebebi, kuşkusuz ki insanların bazılarının Allah inancından uzaklaşmaları, Allah'tan gereği gibi korkmamaları ve kendilerini düyada hiçbir sorumluluğu olmayan bireyler olarak görmeleridir. Böyle bir anlayış hakim olduğunda ise, bu tip korkunç olayların yaşanması, çocukların vahşi bir içgüdü ile hareket ediyor olmaları, gençlerin birbirlerini öldürmesi beklenen bir durumdur. Bu inançta olan insanlar, ahiret inancından ve Allah'ın yarattıklarından sorumlu birer varlık oldukları bilincinden uzak yaşarlar. Bu yüzden vicdanlarıyla ve insani duygularla değil hayvani duygularla hareket ediyorlar. Bu ruh halinde inançsızlık insanı sıkıntılı, nefret ve endişe dolu ürkütücü bir ruh haline sürüklüyor. Kişi ailesinden, çevresinden, hayvanlardan, tüm canlılardan nefret eder ve olabilecek en uç noktada bunlara zarar verecek hale geliyor. Saldırganlıktan, öfkeden, kavgadan, pislikten zevk alıyor. Allah korkusu olmadığı için, suç işlemede son derece pervasız oluyor, çünkü hiçbir sorumluluğu olmadığını düşünüyor. Tıpkı bu örneklerde görüldüğü gibi...

Bütün bunların getirdiği tek bir sonuç var: İnsanların, toplumların Allah inancı ve Allah korkusu ile yetiştirilmesi, eğitilmesi gerekiyor. Allah'a inanan, vicdan sahibi insanlar dengeli bir ruh haline, sağlam, güçlü kişiliğe sahip olurlar. Böyle insanlar öncelikle ahlaklarına kattıkları sağlam özelliklerle kendilerine, sonra da çevreye ve topluma faydalı insan haline gelirler. Böyle kişiler için insan, Allah'ın ruhunu taşıyan değerli bir varlıktır. İnsana saygı, sevgi ve hürmet, Allah rızası için yaşandığından ve kişi her yaptığından Allah'a hesap vereceğini bildiğinden başıboş ve umursuz değildir. Kutsal değerlere, aileye, örflere gereken değeri verir. Çevresindeki varlıkların tümüne karşı içinde bir muhabbet vardır. Bunlara değil zarar vermek, onlara karşı daima bir merhamet içinde olur. Ani ve kontrolsüz hareketler yapmaz, öfkeye kapılmaz, saldırganlıktan uzaktır. Çevresindeki herşeye merhametle, güzel ahlakla yaklaşır. Çevresine hep güzellik, güzel ahlak sunar. Madden ve manen temizdir.

Böyle bir insanın canlılara, hele hele insanlara, kendi anasına-babasına zarar verme ihtimali yoktur. İnsanların yüzyüze kaldığı bu belanın tek sebebi, Allah korkusundan uzaklaşmalarından başka birşey değil. Sıkça karşılaşılan belalara karşı alınacak yegane etkili önlem, bu zulüm sistemini kökeninden ortadan kaldırmak ve çocukları Allah sevgisi ve Allah korkusu ile büyütmektir. Aksi takdirde, alınmış hiçbir yüzeysel önlem, bu önemli yarayı tamir etmeyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder