24 Mart 2010 Çarşamba
Tüm dünyada yoksullara ve yetimlere sahip çıkılmalı
Günümüzde yoksulluk sadece dünyanın belirli ülkelerini ilgilendiren bir problem olmaktan çıktı. Köprü altında yatan, çöp karıştırarak yaşamını sürdüren, çok az bir para karşılığında hayatını tehlikeye atarak çalışan çocuklar, her türlü olumsuz koşula rağmen dışarıda yaşamak zorunda kalan evsizler, beslenme yetersizliğinden kaynaklanan çocuk ölümleri ve bunlar gibi yoksulluktan kaynaklanan daha pek çok problem bütün dünyanın gündeminde yer alıyor. Peki bizler yetimlere ve yoksullara yardım etmek için ne yapıyoruz, sadece televizyondan seyredip hiç yardım eli uzatmıyor muyuz?
Dünya üzerindeki yoksullukla ilgili olarak yapılan istatistiksel hesaplamalardan sadece sokak çocukları ile ilgili olanlarına bakıldığında bile durumun ciddiyeti hemen anlaşılmaktadır.1982 UNESCO raporuna göre sokak çocuklarının sayısı İstanbul'da 200.000, Bogota'da 10.000, Rio de Janerio'da 2 milyondur. Afrika'da ise 5 milyon dolaylarında olduğu tahmin edilmektedir ve bu sayı her geçen gün hızla artmaktadır. Bu sayının artmasında yer değişimi, savaş ve kıtlık, AIDS hastalığı ve hızlı şehirleşme gibi etmenler önemli rol oynamaktadır. Tüm dünya üzerinde 30 ila 70 milyon arasında sokak çocuğu olduğu tahmin edilmektedir.
Amerika'da ise yoksulluk içinde yaşayan çocukların sayısı son 20 yılda 3 katına çıkmıştır. 1989'da Amerika'daki her 6 çocuktan biri resmi anlamda yoksulluk içinde yaşıyordu. 1993 rakamlarına göre, Amerika'daki 6 yaşın altındaki 5 çocuktan biri yoksulluk sınırının çok altında yaşamaktadır, ki bu yaklaşık olarak 5 milyonun üzerinde çocuk demektir.
Yukarıdaki istatistiklerde görüldüğü gibi, zengin ülkelerde bile yoksulluk önemli bir problem oluşturmaktadır. İktisadi bunalımlar sonucunda ortaya çıkan işsizlik, sosyal güvenlik sistemlerindeki boşluklar gibi problemler zengin ülkelerdeki yoksulluğun ortaya çıkma sebeplerinden başlıcalarıdır. Eski sosyalist ülkelerde ise yoksulluğun başka bir boyutu görülmektedir. Bu ülkelerde genel olarak tüm bireylerin yaşam düzeyleri düşüktür. İktisadi gelişmenin çok geciktiği bu ülkelerde hemen hemen bütün nüfusu etkileyen genel bir yoksulluk söz konusudur. Yoksulluğun sonuçları da ülkenin genel yapısına etki etmektedir. Örneğin şehirlerdeki alt yapı ile ilgili sistemler, sosyal güvenlikle ilgili sistemler yetersizdir. Bundan başka gıda maddeleri de çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Bu ülkeleri diğer yoksul ülkelerden ayıran başka bir nokta da, insanlar bir şeyi satın alma imkanına sahip olduklarında da, piyasada satın alınacak mal ve gıda maddelerini bulamamaktadırlar.
Yoksulluğun Toplumdaki Yıkıcı Etkileri
Ülkelerde yoksulluktan en çok etkilenenler kuşkusuz ki çocuklardır. Yoksulluk nedeniyle eğitimlerini yarıda bırakan, hatta barınacak yer ve yiyecek dahi bulamayan çocuklar çoğu zaman da kötü şartlarda çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Hatta bazı ülkelerde yoksulluk nedeniyle çocuklar aileleri tarafından işyerlerine bir nevi "köle" olarak satılmaktadırlar. Bu çocuklar endüstrinin insan sağlığına en zararlı, çoğu zaman sonu ölümle sonuçlanan işlerinde ağır şartlarda çalışarak para kazanmaktadırlar.
Örneğin Hindistan 940 milyon nüfuslu bir ülkedir. Bu ülkede 44 ile 100 milyon arasında çocuk işçi bulunmaktadır. Bu rakam dünyanın geri kalan kısmında çalışan çocukların toplamından daha fazladır. 120 milyon nüfuslu Pakistan'da ise yaklaşık 8 milyon çocuk işçi çalışmaktadır. Dünyanın diğer ülkelerinde de yoksul çocukların durumu bundan farklı değildir. Bundan başka dünya üzerindeki pek çok ülkenin bütçesinin büyük bir bölümü savunma giderlerine ayrılmıştır. Öyle ki sağlık, eğitim ve sanayi alanındaki ihtiyaçları son derece acil olan Hindistan, Pakistan gibi ülkeler için de durum farklı değildir. Onlar da savunma için diğer ihtiyaçlarına ayırdıklarından çok daha fazla bir bütçe ayırmaktadırlar. Örneğin Pakistan, bütçesinin %60'ını silahlanma giderlerine ve ordu masraflarına harcamaktadır. Ülkedeki halkın çok büyük bir bölümünün gerçek anlamda bir sefalet içinde olması da bu durumu değiştirmemektedir.
Kuşkusuz savunmaya yapılan bu harcamaların, uygun şekilde halkın ihtiyaçlarına aktarılmasıyla sorunlar rahatlıkla çözülebilir. Oysa politik hesaplar ve çeşitli çıkarların gözetilmesi nedeniyle bu önemli sorunda bugüne kadar gerçek anlamda bir çözüme ulaşılamamıştır. Ancak burada şu nokta üzerinde durmakta da yarar vardır: Savunma harcamaları şu an için elbette yapılması gereken harcamalardır. Yeryüzünde dinsizliğin getirdiği kargaşa, kaos, zulüm ve öfke olduğu sürece bu sorunların ortadan kalkması mümkün görünmemektedir. Çünkü bir ülke savunmasını güçlü tutmazsa, bu çıkarcı sistem içerisinde varlığını sürdürmesi de pek mümkün olmaz.
Ama ortada son derece açık bir sefalet vardır ve sadece belirli günlerde bu problemi hatırlayarak ya da yolda karşılaşılan dilenci çocuklara para vererek bu sorunun hallolmayacağı çok açıktır. Çözüm için yoksul çocukların eğitim, barınma, yiyecek, giyecek gibi ihtiyaçlarını karşılayacak sistemli bir hareketin oluşması gerekmektedir.
Bu ise ancak Kuran ahlakının tam olarak yaşanmasıyla birlikte ortaya çıkacak bir duyarlılık ve barış ortamı sonucunda gerçekleşebilir. Bu ortam içinde hiçbir ülke bir diğerinin hakkına tecavüz etmeyecektir. Dolayısıyla savunma harcamaları çok daha azaltılabilecek ve buraya ayrılan imkanlar insanların rahatı, huzuru, çocukların eğitimi gibi konulara aktarılabilecektir. Elbette savunma harcamaları yalnızca bir örnektir. Bu doğrultuda sorunun halledilmesi için daha pek çok çözüm sunulabilir.
Ancak gerçek anlamda etkili olacak tek çözüm Kuran ahlakının yaşanmasıdır. Çünkü kendisi ihtiyaç içinde olduğu halde yiyeceğini yoksula ve yetime yedirmek, kendisinin beğenmeyeceği şeyleri başkalarına vermemek, hissettirmeden yardım etmek gibi Kuran'da tavsiye edilen üstün ahlak özellikleri ancak Kuran ahlakı tam olarak yaşandığında ortaya çıkar. Allah maddi yönden güçlü olan kişilerin nasıl davranması gerektiğini Nur Suresi'nde açıklamıştır:
Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)
Tabii ki tüm dünyada yetimlere ve yoksullara yardım edilmesi için devletler çapında önlem alınması gerekiyor. Mutlaka çocukların rahatça barınacakları evler kurulmalı, çocuklar 18 yaşına geldiklerinde sokağa bırakılmamalıdır. Bu aç, açıkta olan insanlara yardım elini uzatacak sosyal yardım kuruluşları oluşturulmalı, evlat edinme ve doğru aileleri bulma konusunda daha geniş çalışmalar yapılmalıdır. Kuşkusuz her şeyi devletten beklemek olmaz, bireyler olarak da elimizden geleni yapmamız şart. Sadece kendisi için yaşayan, bencil bir hayat süren insanın hayatında bereket olmaz. İnsan ancak malını, sevgisini paylaştıkça, insanlara yardım elini uzattıkça huzurlu ve mutlu olur. Bu yüzden ‘benim yaptığım yardımdan ne olacak’ demeyip mutlaka yetimlere yardım elimizi uzatalım, onları sahiplenelim.
Ben bir insanın vicdanı ne kadar açıkça o kadar duyarlı, güzel ahlaklı ve gerçekten insani değerlere sahip olduğunu düşünüyorum. Eğer bir insan çevresindeki bu kadar yoksulu, yetimi görüp hiçbir şey yapmadan yatağında rahat uyuyorsa o insanın vicdanı kapalı demektir. İmkanı olan herkes vicdanını sonuna kadar kullanıp harekete geçmelidir. Yardımın küçüğü büyüğü olmaz, unutmayın bazen küçük bir yardım karşınızdaki kişinin hayatını kurtarır ve bu iyilik size büyük bir sevap, güzellik ve bereket olarak mutlaka geri döner.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder