24 Mart 2010 Çarşamba
Masonluk, Jakobenizm ve Fransız Devrimin arka planı
Fransız Devrimi'ndeki en büyük rol, kuşkusuz devrim liderlerinin çoğunun üye olduğu Jakoben klüpleri tarafından oynanmıştı. Devrimin ardından da, "Jakobenlik" politik literatürde çok önemli yeri olan bir terim haline geldi. Bu terimle, tepeden inmeci ve baskıcı bir yöntemle halkı halka rağmen yönetmeye soyunan kişiler ve kurumlar tanımlandı. Jakobenlik, insan hakları, demokrasi, eşitlik, özgürlük gibi süslü sloganlar altında belli bir grubun gerektiğinde zor da kullanarak topluma hakim olması isteği olarak bilindi. Fransız Devrimi'nden sonra da tarihte sayısız "Jakoben" ortaya çıktı. Sanki Jakobenlik kendi kendini yenileyen, yeniden üreten bir kurummuşçasına, pek çok ülkede tekrar tekrar hortladı. Bu Jakobenlerin ortak özellikleri ise hepsinin seküler oluşları ve seküler düzenler kurmak için toplumu reforme etmeye çalışmalarıydı.
Bu durumda şöyle bir soru sorulabilir: Jakoben yapısının içinde, ya da arkasında, bir başka faktör var mıydı ki, bu yapı tekrar tekrar kendini üretti? Jakobenler Klübü, devrimin ilerleyen döneminde kapatılmış, tarih sahnesinden çekilmişti. Ama, Jakobenliğin ardında, Jakoben geleneğini devam ettiren, "Jakobenlikten de öte" bir yapı vardı sanki. "Eşitlik, kardeşlik, özgürlük, demokrasi" gibi süslü sloganlar kullanıp, fakat gerçekte oldukça acımasız ve anti-demokrat yöntemleri de uygulamaya koyarak, yalnızca güce ve iktidara ulaşmaya çalışan ve kendine en büyük düşman olarak da dini seçen seküler bir örgütlenme...
Bu tanım bile bizi doğrudan masonluk hakkında düşünmeye yöneltmektedir. Nitekim masonluk içinde Jakobenlik arasındaki ilişkiyi incelemeye kalktığımızda, ikincisinin birincisi için bir paravandan başka bir şey olmadığını görüyoruz. Görünen odur ki, masonlar, devrimdeki rollerinin gizlemek için Jakoben klübünü kurmuşlar ve gerçek kimliklerini bu sayede perde arkasında tutabilmişlerdir. Mimar Sinan'da yayınlanan bir makalede, masonların farklı örgütler kurduklarından şöyle söz edilir:
1789 Fransız Devrimi'nden önce localardaki çalışmalara bir göz atınca görülüyor ki, bu çalışmalarda ele alınan fikir ve ilkelerin birçoklarının, Fransız Devrimi'ndeki fikir ve ilkelerle benzerliği dikkati çekmektedir. Devrimin başında ilan edilen İnsan Hakları Deklarasyonunda ileri sürülen görüşler, devrimden önceki yıllarda localarda hemen hemen olduğu gibi tartışma konusu edilmiştir... Bazı biraderlerin masonluk dışında siyasal nitelikte klüpler kurduğu da ayrı bir gerçektir. Bu klüpler arasında Club Breton gösterilmektedir...
Club Breton'ın masonlar tarafından kurulduğu bilgisi son derece önemlidir, çünkü Breton bir süre sonra dağılarak Jakoben kulübünün çekirdeğini oluşturmuştur. Jakoben klüplerinin yapısına baktığımızda ise sözkonusu mason bağlantısını çok açık bir biçimde görebiliriz. Bu klüpler, aynı mason locaları gibi belli kişilerin üye olabildiği, üyelerin para yardımı yapması gerektiği, içinde konferansların verildiği ve kadınların üye olamadığı kuruluşlardır.
Amerikalı tarihçiler Richard Cobb ve Colin Jones The French Revolution adlı kitapta şöyle yazarlar:
Jakobenler, işe iyi organize edilmiş bir tartışma kulübü olarak başladılar. Kulübe katılmak için belli bir giriş ücreti yatırmak ve daha sonra da belli aralıklarla ödeme yapmak gerekiyordu. Üyeler klüpte önceden hazırladıkları konuşmalar yaparlardı... Kadınlar üyeliğe kabul edilmiyordu... Toplam 5500 kadar Jakoben kulübü vardı... Bazı bölgelerde mason localarıyla ortak yürütülürdü çalışmalar.
Durum böyle olunca, önde gelen Jakobenlerin tümü de doğal olarak masondur. Fransız yazar Pierre Miquel de, La Grande Revolution adlı kitabında Jakobenlerin çoğunun mason localarına da üye olduklarını vurgular. Devrimin öncülüğünü yapan ve Meclis'in asiller ve din adamlarından sonra üçüncü sınıfını oluşturan Thiers Etats'nın durumu da locaların devrimdeki rolünü göstermektedir: Thiers Etats'nın 603 üyesinin 477'si yani % 80'i masondur.Mimar Sinan, ise şöyle yazar:
Önemli olan bir nokta da ihtilalde liderlik durumunda olanların çoğunun mason olmasıdır. Mirabeau, Danton ve daha birçokları ihtilalden önce localarda kendilerini tanıtmış kişilerdi.Birçok fikir adamı, filozof, idareci, asker ve din adamı, büyük ihtilalde aktif rol almadan önce locaların sütunlarında gözükmüş ve buralarda isim yapmışlardır.
Masonluk bağları, Amerika-Fransa arasına da uzanmıştır. Fransız Devrimi'nin öncüsü General Lafayette, George Washington'ın aynı locadan biraderidir. İki taraf arasındaki masonik işbirliğinin bir nişanesi olarak, Fransız masonları Amerikalı biraderlerine New York'taki ünlü Özgürlük Heykeli'ni hediye etmişlerdir.
Kısacası devrimi yapanlar ve dolayısıyla da Jakobenler, aslında masonlardı. Jacques de Molay'ın öcünün alınması ve Avrupa'da Yeni Seküler Düzen'in (Novus Ordo Seclorum) başlatılması başka kimin eseri olabilirdi ki? Ama masonlar çoğu kez olduğu gibi Fransız Devrimi'nde de kendilerine büyük ölçüde gizlediler. Bu sayede, devrimi yapanların "masonlar" değil, "Jakobenler" olduğu imajı verildi. Aynı gerçek Kral ve Kraliçe'den de gizlenmiş, özellikle saf Kraliçe, örgütü bir eğlence kulübü sanmıştı:
Marie-Antoinette 1781 yılında kızkardeşine masonlarla ilgili olarak şunları söylüyordu:
'Masonluk yalnızca iyi bir eğlence ve toplantı kulübü. Onlar şarkı söyleyip içki içen ve de kesinlikle komplo düzenlemeyen insanlar.' Kraliçe'nin bu konudaki düşüncesine rağmen, pek çok mason devrimin ön saflarında yer aldı; en az ikiyüz tanesi Genel Meclis'e, yüz tanesi de Konvansiyon'a üye seçildi... 'Eşitlik, özgürlük, kardeşlik' gibi sloganlar ve eşitliği sembolize eden terazi ya da teyakkuzu temsil eden göz gibi semboller masonluktan alınmıştı.
Kraliçe'yi ve tüm aristokrasiyi aldatmak için kullanılan gizleme yöntemi, resmi tarih yazılırken de sürdürüldü. Ortaya devrimin tüm "iyi" taraflarını masonlara mal eden, kötü yönlerini ise masonluktan uzak gösteren bir resmi tarih hikayesi çıktı. Masonların konu hakkında yaptıkları yayınlarda vermek istedikleri mesaj; örgütün devrimin ilkelerini oluşturmada -ki bunlar, Özgürlük, Kardeşlik, Hürriyet gibi süslü sloganları içermektedir- başı çektiği, ancak devrimin eli kanlı liderlerinin mason olmadığı şeklindedir. Çünkü bu liderler -ki en başta Robespierre gelir- herkesçe "öcü" olarak görülen kişilerdir ve devrimin savunulması en imkânsız olan Terör döneminin uygulayıcılarıdır. Bu nedenledir ki, bu "birader"lerin mason gözükmesi, olumsuz bir izlenim yaratacaktır.
Masonların gerektiği durumlarda bazı üyelerini mason değilmiş gibi göstermeleri, zaten sık sık başvurdukları bir yöntemdir. Emekli Büyükelçi İsmail Berduk Olgaçay, "masonlar çoğu kez iftihar edemedikleri kişilerin adlarını dolapta saklarlar da masonluğun kıyısına, köşesine değinmiş kişileri tabii çok defa ölümlerinden sonra mason diye takdim ederler" diyor.
Devrimin "öcü" liderlerinin masonluklarının örtbas edilmesinin bir örneği Marat'dır. Masonik kaynaklar Rousseau, Montesquieu, Diderot gibi isimlerin masonluğunu üstüne basa basa duyurmalarına rağmen, "en az onbin kelle kesilmelidir" sözüyle ünlenen Marat'nın loca kayıtlarından mümkün olduğunca söz etmemeyi yeğlerler. Oysa, Amerikalı mason William R. Denslow'un 10.000 Famous Freemasons (10.000 Ünlü Mason) adlı çalışmasında bildirdiğine göre, devrimin en radikal ve kanlı liderlerinden olan Marat, 1774'de ilk kez İngiliz Büyük Locası'na kabul edilmiş, daha sonra da Amsterdam'daki Loge La Bien Aimée adlı locaya girmiştir. Aynı kitapta bildirildiğine göre, 1793 yılında Jacoben Kulübü'nün başkanlığına seçilen Danton da masondur ve Voltaire'i de yetiştirmiş olan Paris'teki ünlü Dokuz Kızkardeşler locasına üyedir. Devrimin en "kan dökücü" lideri olan Robespierre de genel kuralı bozmaz; O da masondur.
Devrimin önderleri ise aynı Aydınlanmacılar gibi hatta daha da fazla Yahudiler ile ilişki içindeydiler. Encyclopaedia Judaica, Jakobenler ve sonrası hakkında şöyle yazıyor:
Parisli Jakoben klüpleri Yahudi sempatizanıydılar... Güney Fransa'da bir grup Yahudi 'Rousseau' adını verdikleri bir Jakoben Klubü kurdular. Bu Yahudi-Jakoben klüp, 1793-1794 döneminde, Yahudilerin yoğun olduğu Saint Espirit bölgesinin devrim hükümeti haline geldi... Temmuz 1793-Temmuz 1794 arasındaki 'Terör' döneminde hiçbir Yahudi giyotine gönderilmedi...
... Devrim kısa sürede diğer ülkeleri de etkiledi. Hollanda'da 1795'de Fransız ordusunun yardımıyla bir devrim gerçekleşti ve Batavian Cumhuriyeti kuruldu. Devrimin düzenleyicilerinin başında bir grup 'aydınlanmış' Yahudi geliyordu. Sözkonusu 'aydınlanmış' Yahudiler Amsterdam'da Felix Libertate adlı bir örgüt kurmuşlardı. Bu örgütün amacı 'özgürlük ve eşitlik prensiplerini yaymak' olarak açıklandı... Devrimin yankıları İtalya'ya da ulaştı. 1790 baharında Yahudiler 'devrimin partizanları' olmakla suçlandılar... 1796-1798 yıllarında, Napoleon İtalya'nın büyük kısmını işgal etti. Ülkeyi ele geçiren Fransız orduları, girdikleri heryerde artık Yahudiler için eşitlik döneminin başladığını ilan ettiler... Napoleon'un Mısır seferi sırasında başlayan karşı-devrimci hareketlerin sloganı 'Yahudilere ve Jakobenlere karşı mücadele' idi... Napoleon'un 1815'teki düşüşüne kadar İtalya'da Yahudi eşitliği güvence altında kaldı...
Gördüğünüz gibi Fransız devrimin arkasında da Jakobenlik adı altında masonların ve yahudilerin gizli planları yatıyor. Fransız devrimi altında , özgürlük adı altında yaşanan büyük isyanların arkasından da yine Yahudiler ve Masonlar çıkıyor. Kennedy Suikastinin arka planı adlı yazımda da tarihte yaşanan çok önemli olayların arkasında nasıl masonların yer aldığına değinmiştim. Yine tarihte yaşanan birçok olayın arka planını yazıp masonların ve Yahudilerin nasıl ince planlar kurduğuna, devletleri nasıl yönettiklerine şahit olmanızı sağlayacağım.
Kaynak: http://www.masonluk.net/
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder