18 Mart 2010 Perşembe
Rüyanın ne kadar önemli bir gerçeği gösterdiğinin farkında mısınız?
Gözümüzü kapatıp bir an düşündüğümüzde, okuduğumuz ortaokulun görüntüsünü zihnimizde oluşturmamız an meselesidir. Beynimizde bir anda bir görüntü belirir. Ancak gözlerimiz kapalıdır. Manzaraya bir süre baktıktan sonra gözlerimizi kapattığımızda ve manzarayı hatırlamak istediğimizde, zihnimizde yine bu görüntüyü izleriz. Fakat yine gözlerimiz kapalıdır. Görüntüyü gören göz olmamasına, karşımızda okulumuzun görüntüsü bulunmamasına rağmen, zihnimizde bu görüntü neredeyse aynı şekli ile vardır. Görüntüyü algılayan bir göz olmamasına rağmen görüntünün zihinde var edilmesi, algılayanın gözden farklı bir şey olduğunun, maddeye bağımlı olmadığının açık delilidir. Yazılarımda her zaman belirttiğim gibi burada algılayan, Allah’ın maddeden bağımsız yaratmış olduğu ve Kendisi’nden insanlara bahşettiği "ruh" tur.
Rüyalar, bu konunun anlaşılması bakımından büyük önem taşırlar. Rüyada, olay, mekan, insanlar, duygular, üç boyutluluk, tam olarak dünyada yaşadığımız şekildedir. Öyle ki rüya esnasında bunların gerçek olmadığına ikna olmak adeta mümkün değildir. Rüya sırasında yaşanan yer gerçektir, kişiler gerçektir, olaylar öylesine hareketli şekilde gelişir ki, rüyada gerçekleşen şeyler yüzünden heyecanlanır, koşar nefes nefese kalırsınız. Rüya sırasında korkuya kapılabilir, bir tehlikeden kaçabilmek için tüm gücünüzü kullanır, tehlikenin sebep olduğu dehşeti tereddütsüz şekilde yaşarsınız. Saatler süren bu koşuşturmaca sırasında ise, aslında gözleriniz kapalı şekilde rahat yatağınızda yatıyorsunuzdur. Son derece güvenli bir ortam içinde, ne sizi kovalayan vardır, ne yağmur yağıyordur ne de bir tehlike ile karşı karşıyasınızdır. Üstelik saatler sürdüğünü zannettiğiniz olay yalnızca birkaç dakikalık rüya esnasında yaşanmıştır ve en önemlisi bu olayların tümü zihninizde yaratılmıştır.
Rüya örneğinde üzerinde durulması gereken önemli nokta şudur: Rüya sırasında dış dünyaya ait hiçbir unsur ile muhatap olmazsınız. O sırada sizin yaşamakta olduğunuz dünya, gerçek hayat olarak kabul ettiğiniz bu hayattakinden genellikle farklıdır. Bulunduğunuz ortam farklı olabilir, tanıdığınız insanlar, hatta anneniz-babanız bile farklı olabilir. Eviniz farklı, korkularınız farklı olabilir. Bir şeyleri görüyor olmanız imkansızdır, çünkü gözleriniz kapalıdır. Ama açık olsa bile bulunduğunuz ortam gördüğünüz ortam değildir. Rüya sırasında burnunuza gelen ve çok yakından tanıdığınız çimen kokusu mükemmel netliktedir. Ama aslında siz, o sırada bir binanın onuncu katında uyuyorsunuzdur. Rüyanızda yediğiniz elmanın tadını tereddütsüz hissedersiniz, hatta kimi zaman yediğiniz şey şeftalidir ama aldığınız tat elma tadıdır. Üstelik de o alemde bunda bir gariplik de yoktur. Fakat bunların ötesinde, yattığınız yatakta uyurken herhangi bir şey yemiyorsunuzdur. Bu yalnızca size rüyanızda yaratılmaktadır.
Rüyanızda canınız acır. Öyleki, çimlerin üzerinde koşarken ayağınız kayıp yere düştüğünüzde, dizinizin yaralanmış olduğunu görür, kanamayı durdurmaya çalışır ve dizinizden yayılan acıyı tüm netliğiyle hissedersiniz. Ama yattığınız yatakta böyle bir durum yoktur. Siz acıyı gerçek anlamda hissederken, aslında bedeninizde hiçbir yaralanma olmamıştır.
Peki olmayan bir yaranın acısını nasıl gerçekte olduğu gibi hissedebilirsiniz? Nasıl olur da, o sırada uyuyor olmanıza rağmen, lezzetli bir elmanın tadını alabilir, nasıl olur da uyuyor olmanıza rağmen bir tehlikeden kaçabilmek için korku, heyecan ve endişe hislerini kusursuz biçimde, normalden farksız olarak yaşayabilirsiniz? Odanızdaki yatağınızda uyuyor olmanıza rağmen, nasıl olur da, uçsuz bucaksız bir arazinin içinde saatlerce koşabilirsiniz? Bu saatler neden gerçekte yalnızca birkaç dakikadır?
Eğer siz gerçekten o ortamın içinde değilseniz, size bunu gösteren, tüm bunları gerçekmiş gibi hissettiren güç nedir? Elbette size bunları bu şekilde hissettiren ve ruhu sürekli olarak denetiminde tutan Allah’tır. Allah, dünyada insana, zihninin içinde nasıl muhteşem netlikte, muhteşem güzellikte bir dünya yaratıyorsa, kuşkusuz ki rüyada da aynı şekilde aynı netlikte ve mükemmellikte bir dünya yaratabilir. Bu kuşkusuz ki Allah için pek kolaydır.
Allah, gerçek dünya için de rüya için de aynı sebepleri yaratmıştır: Elektrik sinyalleri. Gerçekte gördüğünüzü sandığınız şeyler de elektrik sinyalleri kaynaklıdır, rüyadakiler de. Her ikisinin de kaynağı aynı olmasına ve her ikisi de zihninizde yaratılıyor olmasına rağmen, rüyanın gerçek olmadığını, bu dünyanın ise gerçek olduğunu düşünürsünüz. Oysa aslında her ikisi de aynıdır, her ikisi de hayaldir.
Rüya sırasında zaman farklıdır, mekan farklıdır. Kimi zaman fizik kuralları farklıdır. Fakat bunların tümü rüya esnasında sizin için gerçek olan yegane şeylerdir. Şu durumda, şu anda idrak ettiğiniz dünya ile rüyadaki dünyayı idrak etme biçiminiz arasında bir fark olmadığına göre, bu dünyanın beyninizde yaratılmış bir görüntüden ibaret olduğu açıktır. Bir şeyi zihninizde canlandırdığınızda da, onu gerçek hayatta yaşadığınızda da, onu rüyanızda gördüğünüzde de beyninizde meydana gelen fiziksel aktiviteler aynıdır. Genellikle bu aktivitelerin oluşmasını sağlayan unsurun dışarıdan gelen bir uyarı, örneğin ışık ışınları olduğunu düşünürsünüz. Fakat zihinde bir şeyi canlandırırken veya rüya esnasında, bu görüntüleri ve hisleri oluşturmak için retinaya çarpan herhangi bir ışık veya elinize batan bir diken bulunmamaktadır.
Bu durumda şu gerçek çok açık bir şekilde ortaya çıkar: Bu dünyanın yaratılma şekli rüyadan farklı değildir. Dolayısıyla, tıpkı rüyada olduğu gibi, bu dünyada gördüğünüz görüntüler de sizin için bir hayal olarak yaratılmaktadır. Beyninizde oluşan bir dünyanın içinde beyninizde oluşan olayları izlersiniz, onlara güler, onlardan neşelenir, onlardan dolayı heyecanlanırsınız. Oysa bunların tümünü Allah zihninizde yaratmıştır. İnsanın sahip olduğu beş duyu ortadan kalksa, dışarıda bir dünya olmasına rağmen, bize gösterilen bu renkli, hareketli, net ve mükemmel görünümdeki dünya da ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla gördüğümüz bir şeyin dışarıdaki aslı ile aynı olduğunu iddia edebilmemiz mümkün değildir. O yalnızca Allah’ın zihnimizin içinde “sadece bizim için yarattığı” dünyada vardır. Bunu başkalarının görüp görmediğini, bunun dış dünyadaki aynı görüntüsünü görüp görmediğimizi asla ve asla bilemeyiz.
Yazılarımda dış dünyanın aslına hiçbir şekilde ulaşamayacağınızı, dışarıda var zannetiğimiz dünyanın beynimizde küçücük bir karanlık noktada oluşturulduğunu söylüyorum. Dışarıda fabrikaları, arabaları olan bir insan beyninde bu görüntüyü görüyor, beyninde bu paraları sayıyor, kapkaranlık beyninin içinde ışıl ışıl yaratılan bir dünyayı seyrediyor ve hepsini var zannediyor. Oysa bütün bu görüntüler Allah tarafından yaratılıyor ve ruhumuza hissettiriliyor. Bu gerçek tam olarak kavrandığında insanların maddeye verdiği önem tam olarak ortadan kalkacak, insan bu dünyaya bu kadar ehemmiyet vermemesi gerektiğini, beyninde oluşan tüm bu görüntülerin aslında imtihan olması için yaratıldığı gerçeğini kavrayacaktır. Bu o kadar önemli bir gerçektir ki, bunu kavrayan bir insanın olaylara bakış açısının aynı kalması imkansızdır. Dış dünyanın elektrik sinyalleriyle beyninde oluşan görüntülerden ibaret olduğunu bilen bir insanla bu gerçeğin farkında olmayan iki insanın bakış açısı artık aynı olabilir mi? Bu yazdıklarımı mutlaka düşünün. Rüya ile tüm bu hisler size hissettirilebiliyorsa dünyada yaşarken niye hissettirilmesin? Hiç şüphe yok ki tüm kainatı eşsiz yaratan Allah’ın buna da, tüm kainatı her an kontrolü altında tutmaya da gücü yeter.
www.guncelyorumlar.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder