17 Mart 2010 Çarşamba

Kennedy suikastinin arka planı


Kennedy suikastiyle ilgili CIA, Castro, Johnson, KGB, silah tüccarları, FBI ve mafya hipotezleriyle kafalar karıştırıldı. Oysa ABD'nin Siyonistlere karşı çıkan tek Başkanı John Fitzgerald Kennedy’di. Kennedy ayrıca İsrail Başbakanı Ben Gurion'a, İsrail'de yapılmakta olan Dimona Nükleer Santrali'ne, İsrail'in Ortadoğu politikasına, Siyonist silah tüccarlarına, mason danışmanlarına, Amerika'daki Yahudi lobisine, lobinin en güçlü ismi Rockefeller'a ve masonik örgütlere de karşıydı. Peki ama İsrail’in çıkarlarına ters düşen Kennedy’yi kim öldürdü? Olayların arka planına baktığımızda sorunun cevabı çok net bir şekilde görülüyor.

Kennedy'nin 1963 yılında Texas'ta öldürülmesinin ardından kurulan ve Warren Komisyonu olarak bilinen Senato Özel Soruşturma Komisyonu, cinayeti tek başına hareket eden Lee Harvey Oswald'ın işlediği sonucuna varmıştı. Ancak hem cinayetin sorumlusu olarak gösterilen Oswald'ın hem de henüz mahkeme önüne çıkmadan onu öldüren Jack Ruby'nin ve olaya adı karışan bazı kişilerin kuşkulu biçimde öldürülmeleri, öte yandan soruşturmanın yürütülmesindeki bazı kuşkulu noktalar, ABD kamuoyunda birçok spekülasyona yol açmıştı. Olayla ilgili olarak toplanan binlerce sayfalık belgenin bugüne dek gizli tutulması da ortaya birçok komplo teorisinin atılmasına neden oldu:

"CIA, Oswald ve Oswald'ı öldüren Jack Ruby arasındaki ilişkileri araştıran Nelson Rockefeller'ın Başkanlık ettiği bir komisyonun kayıtlarının açıklanması isteniyor." (Milliyet, 14 Ağustos 1992)

Kennedy'nin devre dışı bırakılışının ardında bazı sorular zihinlerde kalmıştı: Cinayeti gören 47 şahit, kaza veya hastalık sebebiyle (!) ya da intihar ederek (!) öldü. FBI'ya göre Oswald cinayeti tek başına işlemişti. Tek silah kullanılmıştı. ABD gizli servisi olaya karışmamıştı. Olay basit bir bireysel terör hareketi olarak gösterilmek isteniyordu.

Olayı sözde araştırmak amacıyla iki komisyon kuruldu. 1964 ve 1975'de kurulan Warren ve Rockefeller komisyonlarında aynı sonuçlara ulaşıldı. Komisyonların raporlarına göre Ruby aşırı milliyetçiydi ve katil olarak tanıtılan Oswald'ı da Başkanını öldüren kişiden intikam almak amacıyla öldürmüştü. Oysa, Oswald ve Ruby'nin beraber hareket ettikleri ortaya çıktı.

Olayı gören birçok şahit Warren Komisyonu'nca dinlenmiyor, dinlenenlerin ifadeleri de değiştiriliyordu. Daha sonra, mason senatör Frank Church'ün Başkanlığını yaptığı Church Komisyonu'nun hazırladığı raporda da hiçbir sonuca ulaşılamaması bu suikastin arkasındaki güçlerle ilgili önemli ipuçları veriyordu.

Ortada, bir komplo düzenlenmiş olduğunu açıkça gösteren bazı gerçekler vardı. Dikkati dağıtmak için, Kennedy'yi mafyanın öldürdüğü söyleniyordu. Acaba mafya tören güzergahını değiştirebilir miydi? Başkanın korumalarını kaldırabilir miydi? FBI'yı, Dallas polisini, Warren Komisyonu'nu yönlendirebilir miydi? Otopsiye müdahele edip, medyaya yalan haber yazdırabilir miydi? Kennedy 3 ayrı yerden gelen kurşunlarla vurulmuştu. Bu, otopside kanıtlanmış, ama üstü örtülmüştü. Bazı polisler buna şahitti.

Olayla ilgili ipuçları: Kennedy'nin yanında vurulan Texas Valisi Conoly'nin kanlı üniforması temizleyiciye, Kennedy'nin limuzin arabası yıkamaya gönderiliyor. Başkanın beyninin ise kaybolduğu söyleniyordu!

Oswald'ın 2 kurşunundan 8 yara izi çıktığı söyleniyordu. Fakat otopsi gereğince yapılmıyor, askeri doktorlar tarafından örtbas ediliyordu. Ordudaki general ve amiraller otopsiyi yönetiyorlardı.

Birçok kaynak Oswald'ın Amerikan gizli servisi CIA'e kayıtlı olduğunu yazdı. Oswald bu tip bir iş için çok daha önceleri "hazırlanmış" bir kişiydi. CIA, suikastten çok daha önceleri Oswald'ı Rusya'ya göndermişti. Oswald Rusya'da kendini bir vatan haini olarak gösteriyordu, ama aslında CIA, onun oradaki durumunu en ince ayrıntısına kadar yönetiyordu. Daha sonra Rusya'dan ayrıldı. Küba'da bir delegasyonla görüştü. Bu arada CIA, hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyordu. Oswald, ardından İsviçre'de bir üniversiteye yazıldı. Buradan İngiltere'ye gitti. Sonra Sovyet vatandaşı oldu. 2 yıl sonra Henry Kissinger'in ileride ortağı olacak olan B. Classon, Oswald'ın ABD'ye dönüşünü ayarladı. FBI ve CIA tüm bu gelişmeleri denetliyordu. Oswald, 62'de Pentagon'da çalışmaya başladı. 63'de FBI aniden Oswald'ın KGB ajanı olduğu söylentilerini yaydı, bu konuyla ilgili Oswald'a ait sahte belgeler ortaya çıkarıldı. Böylece Kennedy suikasti öncesi, Oswald'ı bir KGB ajanı gibi gösteren senaryo düzenlenmiş oldu. Kennedy suikastinden 1-2 gün önce Oswald Küba'yı savunan anti-Amerikan yazılar yazdı ve Dallas'da polislerin eline tehdit mektupları verdi. Ve bunu nedense CIA, FBI ve Deniz Kuvvetleri haberalma binalarının bulunduğu bir meydanın ortasında yaptı! Bu senaryo, aslında olayın içine Küba ve KGB gibi değişik alternatifler sokmak için yapılmıştı. Kennedy'nin ölümünden sonra ise Oswald'ın CIA ajanlığıyla ilgili tüm belgeler yok edildi.

Olayı ısrarla KGB'nin üzerine atanların başında ise CIA'in Mossad'la bağlantılarını gerçekleştiren eski CIA şefi James Jesus Angleton vardı:"Angleton, Oswald'ın KGB ajanı olduğu tezinin ünlü savunucularından. Oysa Angleton Oswald gibi CIA ajanları hakkında en çok bilgiye sahip kişi." (US News and World Report, 17 Ağustos 1992)

Dikkati dağıtıp, mafya-Küba teorileri ortaya çıkarmak için mafya-Küba bağlantılı birçok CIA ajanı olayla ilgiliymiş gibi gösterilerek, dikkat başka yönlere çekiliyordu. Bu bir aldatmacaydı. Ayrıca, mafya da zaten Mossad'ın bir uzantısından başka bir şey değildi:

"ABD mafyasının başı Yahudi mafya babası Meyer Lansky, zaten Mossad'la doğrudan bağlantılı çalışıyor. Mossad'ın bilgisi dışında eylem yapması mümkün değil. Meyer Lansky, CIA ile de ortak çalışıyor." (Israel Connection, La Mafia En Israel, Jacques Derogy, sf.71)

Fakat olayın çok değişik boyutları vardı. Kennedy ölümünden önce, CIA Başkanı mason Allen Dulles'ı görevinden almaya karar vermişti.Oswald ve onu öldüren Ruby'nin Dallas'taki polis otoriteleriyle ve FBI'la yakın ilişkileri vardı. FBI Ruby'i birçok görevde kullanmıştı.

"Ruby konuşmasını engellemek için hapiste kendisine kanser yapıcı ilaçlar verdiğini söyler ve esrarengiz bir şekilde kanserden ölür." (People's Almanac 3, David Wallechinsky, Irving Wallace, sf.15)

Olayla ilgilenen polis M. Tippit, olaydan kısa bir süre sonra elinde Oswald'ın resmini taşıyordu! Daha sonra öldürüldü. Dallas'da bilinmeyen bir nedenle askeri koruma görevlileri görevlendirilmedi. Oswald askeriye tarafından 12 saat soruşturuldu. Sonuç açıklanmadı.

"Kennedy suikastini soruşturan Warren Komisyonu Oswald'ın suikasti tek başına işlediği sonucunu çıkardı, fakat Amerikan halkının sadece yüzde 10'u buna inandı." (US News and World Report, 17 Ağustos 1992)

Suikasti Örtbas Eden "Loca": Warren Komisyonu

Kennedy suikastini çözmek için görevlendirilen Warren Komisyonu'ndaki kişilere bakıldığında, bu kişilerin Kennedy'nin ölüm emrini bizzat vermiş kişiler olduğunu görmek zor değildi. İşte Warren Komisyonu'nun biraderleri:

Earl Warren, 33 Dereceli büyük üstad mason, Komisyon Başkanı, Allen Dulles, CIA'in kurucusu, Kennedy'nin görevden almayı düşündüğü mason, CFR, Bilderberg üyesi, mafya bağlantılı CIA şefi. Allen Dules İsrail'in Mossad'ı ile ortak operasyonlar yapıyordu. Gerald Ford, mason, aynı zamanda Bilderberg üyesi. Ford, Malta locası no 405'e kayıtlıydı. 1963'de 33. dereceye yükseldi. John Mc Cloy, mason, CFR, Bilderberg üyesi. Hale Boggs, CFR üyesi; Richard Russell, mason." "John Sherman Cooper, Rotaryen."

Suikast hakkında komisyonca üretilen teoriler, komisyonun CIA-FBI ve Johnson'a bağlılığıyla ilgili sorular ortaya çıkardı. Çünkü komisyon KGB teorisini ısrarla gündemde tuttu. Resmi KGB masalı, medya tarafından da körüklenince, JFK dosyaları açılmadan kapatıldı. FBI şefi mason Edgar Hoover ve Kennedy'nin yerine Başkan olan Lyndon Johnson kimin emrindeydi? Kennedy'nin karşı çıktığı Vietnam Savaşı'ndan kimin çıkarı olabilirdi? Bu sorular bizi Mossad hipotezine biraz daha yaklaştırıyor. Johnson İsrail'in gelmiş geçmiş en iyi dostu oldu. Hoover, Mossad'ın ABD'deki tüm eylemlerini örtbas eden bir "dost"uydu. Vietnam, Arap-İsrail sorunlarına ABD'nin tarafsız yaklaşmasını engelleyen önemli bir faktör oldu. Yahudi silah tüccarları Vietnam'dan önemli karlar elde ederken İsrail, Vietnam krizinden istifade ederek Kennedy'nin karşı çıktığı Diamona'daki nükleer santralin inşasına büyük bir hız verdi.

Suikastte birçok perde aralanmış olmasına rağmen, günümüzde bile Yahudi lobileri kontrolündeki medya kamuoyunu aldatmaktadır. Kennedy belgeselleri, JFK filmi gibi birçok program aracılığıyla olay genelde mafya-Küba-KGB ağırlıklı, bazen de Mossad'dan bağımsız bir CIA-FBI komplosu gibi gösteriliyor. Jack Ruby ve Oswald, her ikisi de FBI ajanı olarak çalışmıştı. Kennedy Hoover'ı FBI şefliğinden almayı planlıyordu. Suikast günü Hoover özel bir iş için (!) Dallas'taydı. 1977 yılında olay hakkında bilgisi olan 10 FBI ajanı garip ve açıklanmayan koşullarda öldü.

Suikaste Göz Yuman Mason FBI Şefi Edgar Hoover

Kennedy'nin ölümünden önce görevden almayı düşündüğü Hoover, Mossad'ın ABD'deki tüm eylemlerine göz yuman bir "dost"uydu. İşte bu eylemlerden birkaçı:

"Carl Duckett, 1976 Martı'nda mesleğine mal olacak bir hata yaptı; İsrail'in nükleer silahları hakkında açıkça konuştu. Ancak sarhoş birinin, İsrail nükleer silahlarından uluorta söz edecek kadar ihtiyatsız olabileceği ima edildi. Daha sonra Duckett'ın, o anki CIA Başkanı George Bush tarafından istifaya zorlanarak istifası sağlandı." (The Sampson's Option, Seymour M. Hersh, sf.320-321)

"Edgar Hoover (1895-1992). Amerikan masonluk tarihinin en önemli insanı. 1924'den ölümüne kadar FBI'yı yönetti. Onun mason oluşu, mason başkanlar için bir garanti olmuştur. 48 yıllık başkanlığı da bu şekilde daha iyi anlaşılır." (Mais qui Gouverne L'Amerique, Georges Virebeau, sf. 31)

Suikasti Mossad mı Düzenledi?

1992 Mart tarihli Washington Report on Middle East Affairs dergisinde, eski senato üyesi Paul Findley, Kennedy suikasti ile ilgili şunları söylemekteydi:

"Kimin Kennedy'i saf dışı etmek için kuvvetli bir nedeni olabilirdi? İlginç fakat şaşırtmayan bir gerçek de Kennedy suikasti ile ilgili yazılan hiçbir raporda Mossad'dan kesinlikle bahsedilmemesidir. Oysa olaydaki Mossad rolü çok açıktır. İsrail liderleri Kennedylere hiçbir zaman güvenmemişlerdir. Başkan Kennedy'nin babası İngiltere'ye başkonsolos olduğu zaman İsrail aleyhtarı faaliyetleriyle tanınıyordu. John Kennedy'nin Başkanlık kampanyası sırasında bir grup New York Yahudisi, Kennedy'nin Ortadoğu politikasını kendi çıkarları çevresinde oluşturmasına karşılık, onun kampanya giderlerini karşılayacaklarını vaat etmişlerdi. Fakat, tabii ki Kennedy kabul etmemişti. Diğer yandan Kennedy'nin yerine Başkan olan Lyndon Johnson politik kariyeri boyunca İsrail'e destek olup yardım etti. Tabii ki İsrail hükümeti de Johnson Başkan olursa herşeyin lehlerine dönüşeceğini bilmekteydi ve gerçekten de öyle oldu. Kennedy'nin ölümünden sonra ABD ilk defa İsrail'e çok geniş çapta silah göndermeye başladı. 1967 Haziran savaşı sırasında Johnson el altından İsrail'e hem malzeme hem de personel yardımında bulundu. Gerçekten de Mossad'ı suikaste götürecek her türlü neden vardı. Ve İsrail hükümeti de kendi amaçları için ABD'li hayatları kurban etmeye can atıyordu." (The Washington Report on Middle East Affairs, Mart 1992)

Emekli ABD Dış İlişkiler Servis yetkilisi ve şu anda Washington Report On Middle East Affairs'in editörü olan Richard Curtis de suikastteki Mossad parmağını şu şekilde belirtmekteydi:

"O zamanda ve şu anda geniş çapta inanılan, Mossad'ın suikastte parmağı olduğuydu. Sebep de Kennedy hükümetinin gereğinden fazla Ortadoğu politikasına el atmasıydı. Kennedy, Cezayir'in Fransızlardan bağımsızlığını kazanması gerektiğini savunan ilk ABD senatörüydü." (The Washington Report On Middle East Affairs, Mart 1992)

Kennedy suikasti İsrail-ABD ilişkilerinin en bozuk olduğu dönemde gerçekleşti. İsrail bu suçun Kennedy'e ait olduğunu düşünüyordu."John Kennedy suikasti 1962'de Golda Meir'le yaptığı görüşme sırasında Amerikan-İsrail ilişkilerinin bozulduğu bir dönemde gerçekleşti. 1963 yılında ABD ile İsrail arasındaki ayrılma noktası, Amerika'nın Filistinli göçmenler sorununu ele alan BM asamblesinde temsilci olmasıydı. İsrail her Arap ülkesiyle, BM'in karışması olmadan, tek tek anlaşmayı tercih etmekteydi. Çünkü ancak İsrail doğrudan uzlaşma görüşmelerinde güç kullanabilirdi, karşısındaki Arap ülkesi kullanamazdı." (Taking Sides, American Secret Relations with a Militant Israel, Stephen Green, sf.185)

İsrail Kennedy'nin kabul etmediği Arap ülkeleriyle ayrı ayrı anlaşmalar yapma stratejisini bugün uygulayarak barışı engellemekte ve kendi isteği doğrultusunda kararların alınmasını bu sayede rahatlıkla sağlamaktadır.

"Kennedy suikasti, İsrail basınının 'ABD'nin BM genel asamblesinde göçmen sorunu için aldığı görevi protesto kampanyası' yaptığı sırada gerçekleşti. Gazetelerde editör köşeleri ve makaleler hemen yeni Başkan Johnson'a övgüler yağdırmaya başladı. İsrail basını Johnson'ın Başkanlığı için oldukça heyecanlanmıştı. İsrail İşçi Federasyonu aylık yayını Omer, yeni Amerikan hükümeti sayesinde daha geniş ve derin ilişkileri beklediklerini belirtmişti. Pek çok İsrailli gazete, Başkan Johnson'ın Amerika'daki İsrail sempatizanlarına karşı önceki Başkanlardan daha fazla cevap verici olacağını savunuyordu. Özellikle yaklaşan 1964 seçimlerinde Herut ve Haboker (en büyük iki İsrail gazetesi) bu sempatizanları hareketlendirmek için çağrılarda bulunuyordu." (Taking Sides, American Secret Relations with a Militant Israel, Stephen Green, sf. 185)

Başka bir büyük İsrail gazetesi olan Yediot Ahoronot şöyle yorum yapmıştı:

"Lyndon Johnson'ın göreve başlamasıyla, eğer Amerika'nın bizim hayati çıkarlarımıza engel olduğunu hissedersek, Başkana doğrudan daha kolay ulaşacağımıza dair hiç şüphe yoktur." (Taking Sides, American Secret Relations with a Militant Israel, Stephen Green, sf. 186)

"Johnson Hükümeti'nin ilk 3 yılında, Amerika'nın İsrail için olan desteği hem nitelik hem de miktar bakımından oldukça gelişti. ABD, Kennedy hükümeti zamanında 40 milyon dolar yardım yapmıştı. 1965'te miktar 71 milyona, 1966'da ise 130 milyona çıktı." (Taking Sides, American Secret Relations with a Militant Israel, Stephen Green, sf. 187)

Bütün bu gerçekler İsrail’in Ortadoğu’daki politikalarına ters düşen Kennedy’nin nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğünü açıkça gösteriyor. Ardından başkan olan Johnson’ın tamamen İsrail’i destekleyen politikası da olaylardan nasıl ders aldığını gösteriyor.

1 yorum: