24 Mart 2010 Çarşamba

Mossad’ın Entebbe baskını ve düşündürdükleri...



"İsrail gizli servisinin gerçekleştirdiği eylemlerden hiçbiri 1976 yılında gerçekleştirilen ve kamuoyunda Entebbe Baskını olarak bilinen eylem kadar dünyanın ilgisini çekmemiş ve Siyonizm davasına katkıda bulunmamıştır. Bu eylem şaşırtıcı boyutlarda destansı öğelere sahip askeri bir macera olarak gösterilmişti ve Ortaçağ korsanlarının ruhuna sahip, askeri ve istihbarat konularında uzman bir ekip tarafından gerçekleştirilmişti. Olayla ilgili hiçbir bilgi dışarı sızdırılmamasına rağmen çok sayıda gazeteci tüm operasyonu dramatik boyutlarda ele alarak yazıya dökmüş, en az yarım düzineye yakın yazar da olayı kitap haline getirmiştir.Birkaç hafta içinde tüm dünya basınında baskınla ilgili yazılar birbiri ardından yayınlanmaya başlamıştır. Kısa bir süre sonra da Hollywood, piyasaya başrollerinde Charles Peter Finch, Burt Lanchester, Kirk Douglas hatta Yahudi bir anne rolü ile Elizabeth Taylor'ın yer aldığı bir film sunmuştur." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.301)

Ünlü Entebbe Baskını, Uganda'da İdi Amin'in başta bulunduğu bir dönemde, Mossad timlerinin "Filistinli teröristleri" saf dışı ederek gerçekleştirdikleri önemli, önemli olduğu kadar da ilginç bir eylemdir. Entebbe Baskını, Entebbe Havaalanı'nda yeterli Ugandalı askerin bulunmamasından, Mossad timlerinin Ugandalı askerlerin havaalanına gelecekleri saati bilmelerine kadar en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bir şovdu aslında…

Uçak kaçırma eylemini gerçekleştirip Entebbe Havaalanı'nı son durak yapan teröristler kamuoyuna hep Müslüman Filistinliler olarak lanse edilmişti. Ama gerçek acaba öyle miydi?

"Teröristlerin şefi Wilfred Boese Baader-Meinhof Çetesi üyesiydi ve Avrupa polisi tarafından aranan biriydi. Uçakta Wilfred'in yardımcılığını yapan kadın da Almandı. Ama her nedense adının Halime olduğunu söylemişti. Ekipte ayrıca Carlos'un da bulunduğu belirtilmişti." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.303)

Araştırmacı gazeteci David Yallop'un 'Die Verschworung Der Lugner' kitabında açıkladığı gibi Mossad'ın bilgisi dahilinde faaliyetlerini sürdüren 'Çakal Carlos'un yeri bütün gizli servisler tarafından bilinmesine rağmen her nedense bir türlü yakalanamıyordu. Entebbe Baskını'nda da Çakal yine kilit isimdi.

"Entebbe Baskını'na katılan teröristler bir Alman kadın ile Carlos Ramirez'in yardımcısı olarak bilinen ve adının Wilfried Böse olduğu sanılan bir başka Alman anarşistti. Çakal'ın yakın dostu Cabir, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin siyasi bölümünü yönetiyordu." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.20)

"Entebbe Baskını'na katılan kadın terörist Gabriele daha önce dünyanın en meşhur ve en çok aranan teröristi Carlos'la (Çakal) beraber yaşamıştı ve şimdi de kendisine refakat eden Alman arkadaşı, Baader-Meinhof şehir gerillaları grubunun bir üyesiydi." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.6)

"Carlos olarak da bilinen Çakal'ın asıl adı İliç Ramirez Sançez'di. Onu Entebbe'de yakalamak ihtimali pek yoktu. Ama 2 Temmuz'da, Avrupa ve Güney Amerika'dan onunla ilgili olarak verilen bilgiler aceleyle bir dosya haline getirildi. Çakal, Parisli iki polisin öldürülmesi, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC) Viyana'da düzenlediği konferansa katılan delegelerin kaçırılması olayları ve bunlar gibi başka şiddet olaylarına karışmıştı. Şimdi Entebbe'de rehinelerin başında bekleyen Alman, Çakal'ın arkadaşı ve teknik danışmanıydı." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.68-69)

Mossad'la iş birliği yapan Çakal Carlos'un ekibinden birisinin de aralarında olduğu Alman teröristler, Filistinli gibi davranıp eylemi onlara mı mal etmek istemişlerdi? Bu sorunun cevabı, kaçırma olayının arkasında kimlerin olduğu ve bunun kime ne kazardıracağı sorularının cevaplandırılmasıyla açığa çıkacaktır. Olayın arkasındaki gizli bağlantılar önemli ipuçları vermektedir.

Taşeron çalışan Baader-Meinhof örgütü İsrail gizli servislerinden Shin-Beth'in kontrolünde uçak kaçırma eylemini gerçekleştirip, senaryonun devamı için uçağı İdi Amin'in ülkesi Uganda'ya indirdi. Senaryoda rolleri biten Baader-Meinhof üyelerinin İsrail için artık önemi kalmamıştı.

Bu şovun Uganda bölümünün başrol oyuncusu da İdi Amin'di. Zalim bir diktatör olan İdi Amin, çeşitli çıkar çevreleri tarafından kullanılan bir aktördü. Peki Uganda sınırları içinde Entebbe Havaalanı'nda Mossad'ın gerçekleştirdiği eylemde İdi Amin'in katkıları neydi? Mossad tarafından Uganda'nın başına geçirilen İdi Amin, her ne kadar daha sonra Yahudi aleyhtarı gibi gözükmeye çalışmışsa da bunun planlı bir hareket olduğu apaçık ortadaydı. Ancak bazı çevreler tarafından Müslüman bir lider olarak tanıtılmaya çalışılıyordu. Oysa İdi Amin, her türlü ahlaksızlığın, pisliğin içinde yaşayan, yaşamında İslam ahlakına dair en ufak bir yön bulunmayan bir kişiydi.

Peki kimdi bu üçüncü dünya faşisti?

"İsrail ve Uganda'nın arasındaki ilişkiler oldukça iyiydi. İsrail Uganda'ya sadece maddi yardım yapmakta cömert değildi, aynı zamanda Uganda ordusunu eğitmiş ve bu orduya malzeme sağlamıştı. O sıralarda Albay Baruch Burlev, İsrail Savunma Bakanlığı görevlisi olarak Uganda'da 5 yıl geçirmişti. Kısa bir süre içinde İdi Amin'in ortağı haline gelmişti. Arkadaşlıkları o kadar ileri gitmişti ki, İdi Amin İsrail'de kalmaya davet edildi. Uganda Başbakanı Milton Obote'ye karşı İsrail'i savunup destekleyen ve İsrailli danışmanları koruyan İdi Amin'di." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.301)

"1967 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra İsrailliler Afrika ülkeleri üzerinde daha fazla söz sahibi olabilmek için kararlı bir siyaset izlediler. Bu amaçla Uganda'da askeri eğitim merkezleri kurdular. Uganda ordusunun eğitimini İsrailli subaylar yaptırmaktaydı. Böylece Uganda'daki ticari hayattan sonra savunma sistemleri de Siyonistlerin eline geçmiş oldu." (The Secret War in Sudan, Edgar O'Ballance, sf.127-128)

"1966'da İsrail, Uganda'nın askeri güçlerini geliştirme sorumluluğunu üzerine aldı. 1964 ve 1971 arasında İsrail, Uganda'ya 26 eğitim ve taşıma uçağı sattı. Uganda'daki İsrailli danışmanlar Albay İdi Amin'e yakındılar." (The Israeli Connection, Benjamin Beit-Hallahmi, sf.61)

Uganda İsrail'in yıllardır yakın ilişki içinde bulunduğu bir ülkeydi. Ve o dönemde albay olan İdi Amin de İsrail'in çok yakın bir dostuydu:

"Albay Bar-Lev, İsraillilerin Uganda'daki eski askeri birliğinin komutanlığını yapmıştı ve zenci diktatörün yakın bir arkadaşıydı." (Entebbe Havaalanı'nda 90 dakika, Uri Dan, sf.23)

"Daha 1970 yılında, Uganda'daki yabancı uzmanların faaliyetlerine son verilmesi kararlaştırılmıştı. Bar Lev, o zamanlar üç yıllık bir askeri eğitim programı imzalanması için İdi Amin'i ikna etmiş ve bu yardımları için de Amin sonradan ödüllendirilmişti." (Entebbe Havaalanı'nda 90 dakika, Uri Dan, sf.93)

"Uganda bağımsızlığını kazandıktan kısa bir müddet sonra, o zaman İsrail Savunma Bakanlığında Müsteşar olan Şimon Peres bir ziyaret için Uganda'ya gelmişti. Ev sahipleri, Peres'ten kendi ordu ve hava kuvvetlerini kurarlarken onlara yardım etmesini istediler. Peres uygun buldu ve 1963 Nisanı'nda, o zaman Dış İşleri Bakanı olan Golda Meir, İsrail'le Uganda arasındaki yardım ve iş birliği antlaşmasını imzaladı...

Anlaşmadan sonra, Albay Şaham, İsrail Savunma Bakanlığı heyetinin başında Uganda'ya geldi. Şöyle üstün körü yaptığı bir teftiş Şaham'a yapılacak çok şey olduğunu gösterdi. Uganda ordusu, 700-800 askerden müteşekkil bir tek piyade taburundan ibaretti. Taburun hem komutanı, hem de diğer bütün subayları İngiliz'di. Piyade taburu, herşeyden önce merasimler ve resmi geçitler için kullanılıyordu. Genellikle bayramlarda sokaklardan geçiyor, pek başka bir işe yaramıyordu. Şaham ve yanındaki İsrailli subaylar, işte bu komik-opera taburunu, etkin bir savaş gücüne dönüştüreceklerdi." (Entebbe Havaalanı'nda 90 dakika, Uri Dan, sf.108)

"Hatta İdi Amin hayatını bile bir İsrailli subaya, Ze'ev (Zonik) Şaham'a borçludur." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.107)

"Zonik ve arkadaşları işe ufaktan başlayarak, sadece bir bölüğü savaşabilecek bir bölüğe dönüştürmeye koyuldular. Ugandalı askerler eğitilmek için İsrail'e gönderildiler. Piyade bölüğünün eğitilmesinde İsrailli subayların gösterdikleri başarı, Cumhurbaşkanı Obote'nin, İsrail heyetine, Uganda'nın özel polis kuvvetlerini yetiştirmesi için istekte bulunmasına yol açtı. İsrail'den gönderilen Fuga-Magista ve Dakota'ları kullanan İsrailli havacı öğretmenler, Uganda Hava Kuvvetleri'nin temelini attılar ve hatta teknik bir okul bile açtılar. Uganda'nın bağımsızlığının ikinci yıldönümünde, İsrailli subayların gururlu bakışları önünde altı tane Fuga-Magista uçağı hava gösterilerinde bulundu... İdi Amin, Kampala'daki İsrail misyonuyla özel ilişkiler kurdu. Sık sık İsrail'i ziyaret ediyor ve her seferinde bu ülkeye duyduğu hayranlık bir kat daha artıyordu. İsraillilerin çalışkanlığını öve öve bitiremiyordu. Deniz ve karadan taşınmak üzere parçalara demonte edilmiş şekilde Uganda'ya getirilen ilk jet uçaklarının orada tekrar monte edilişini görünce, İsraillilerin bu metal parçalarını nasıl bir jet uçağına dönüştürdükleri karşısında hayretlerini gizleyemedi. Monte edilen ilk Fuga-Magista'nın ilk uçuşuna gönüllü olarak katıldı ve bu işten son derece zevk aldı. Daha sonra İsrailliler Amin'e nadir kimselere verdikleri bir ödül verdiler: Paraşütçülerin madalyası 2 Temmuz'da Moritanya'ya giderken bile, saklamaya gerek duymadığı bir gururla bu madalyayı taşıyordu." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.109)

"Aradaki ilişkiler o denli iyiydi ki, Amin bir gün, Kampala'da askeri ataşe olarak görev yapan Şaham'dan, İsrail'in, Kongo'dan çalınan muazzam miktarlardaki altınının satışı için yardımcı olmasını istedi. Bankerler, işin esasını kurcalamak gereği hissetmedi, altınların satış işlemlerini ayarladılar." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf. 110)

Mossad, İdi Amin'in bu dostluğunu boşa çıkaracak değildi elbette. Başkan Milton Obote devrilerek İsrail'in yakın dostu Albay İdi Amin başa geçirildi."İsrail Etiyopya'da Haile Selasi'yi, Uganda'da İdi Amin'i, Zaire'de Mobutu'yu, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Bokassa'yı destekledi." (Kader Üçgeni, Noam Chomsky, sf. 49)

"Afrika'nın derinliklerinde, Uganda'da bile Mossad, İdi Amin'e Başkan Milton Obote'yi devirmek için yardım etti. İdi Amin 1970'de İsrailli askeri danışmanların yardımıyla bir darbe yapıp Başbakan olmuştu." (Every Spy a Prince, Dan Raviv Yossi Melman, sf. 153, 217)

"Mossad Milton Obote'nin devrilmesindeki düzende kendi rolünü oynadı ve İdi Amin'i başa getirdi." (Israel's Most Secret Service Mossad, Ronald Payne, sf.245)

"İdi Amin tarafından Başkan Milton Obote'ye karşı düzenlenen ihtilali Mossad destekledi. Uganda'daki İsrail askeri delegenin başında bulunan Albay Baruch Bar-Levi'nin ihtilalde bizzat katkısı oldu. İsrailliler Obote'nin artan anti-Siyonizminden rahatsız olmuşlardı. Onlara göre İdi Amin iyi bir kukla olacaktı." (The Israeli Connection, Benjamin Beit-Hallahmi, sf. 62)

İdi Amin, Mossad'ın kendisine sağladığı yardımları karşılıksız bırakacak değildi, bırakmadı da. Entebbe Baskını bunun bir örneğiydi. İdi Amin, dış dünyaya karşı göstermelik antisemit politikasını sürdürdü. Sözde İsrail'den ve İsraillilerden "nefret ediyordu." (Entebbe Havaalanı'nda 90 dakika, Uri Dan, sf.107)

Gerçek böyle miydi? Fanatik bir antisemitmiş gibi davranan Amin'in, Entebbe Operasyonunda rehin alınan İsrailli yolculara karşı tavrı asıl gerçeği ortaya koyuyordu:

"İsrail haber alma servisinden rapor edildiğine göre, Uganda'nın Başkanı Amin yolcuların önünde, onların koruyucusu pozunda dolaşıyordu. Ve 'Yüce Tanrı tarafından sizleri kurtarmakla görevlendirildim' diyordu." (Entebbe Havaalanı'nda 90 dakika, Uri Dan, sf.22)

"Amin hergün değişik bir üniforma giyerek rehineleri ziyaret etmektedir. Küçük oğlu Şaron da onunla beraber dolaşmaktadır (bir zamanlar İsrail'de Şaron Hotel'de kaldığı için oğluna bu ismi vermiştir). İdi Amin Dada'nın annesi, oğluna Yahudi halkına iyilik etmesini vasiyet etmiştir." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.94)

Baskında kurtulan bir kişinin günlüğü, Amin'in rehinelere nasıl davrandığını gösteren bir diğer örnektir:

"İdi Amin bundan başka, Uganda'daki kalışımız süresince mümkün olduğu kadar rahat edebilmemiz için elinden geleni yapacağını söyledi. Afrikalı kadınlar bulunduğumuz yere koltuk taşıyorlardı. Herhalde hepimize yetecek sayıda koltuk getirdiler-yani 250 kadar. Bundan sonra kahvaltı verildi: çay, muz, ekmek, tereyağı, yumurta ve hatta patates. Arkadan bir doktorla bir hemşire geldi. Her birimize hasta olup olmadığımızı ya da tıbbi müdahale gerektiren herhangi birşeyimiz olup olmadığını sordular." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.59)

Rehin alınmış kişilere iyi davranılması elbette gerekli ve önemli bir davranıştır. Ancak bu hususların belirtilmesinin nedeni, bu iyi tavra karşı olunması değil, olayın içindeki bazı çelişkilerdir. Amin'in İsrail'e karşı hislerinin hiç de dünya televizyonlarında defalarca yayınlanan Entebbe filmlerinde anlatıldığı gibi olmadığı açıkça görülmektedir. İsrailli rehinelerin, İsrailli komandoların Ugandalı askerlere ateş açmalarını engellemeleri de Ugandalı askerlerin rehinelere karşı tutumlarını açıklar nitelikteydi.

"Amerikan siyasetinin 'şahin'lerinden biri olan Brzezinski de Entebbe'de yaşananların gerçek yüzünden haberdardır. ABD'nin Başkan adaylarından Jimmy Carter'ın dış politika danışmanlarından biri olan ve o gece İsrail haber alma örgütünün önde gelenleriyle beraber bir ziyafette davetli bulunan Profesör Zbigniew Brzezinski'ye de operasyon çıtlatıldı. Ziyafeti, kendisi gibi Polonya doğumlu olan Brzezinski'yle Polonezce konuşan Savunma Bakanı Peres veriyordu.

Savunma Bakanı, diğer bütün görevli bakanlar gibi, 'hiçbir şey yokmuşcasına' günlük işlerine devam etmek zorundaydı. Yıldırım Harekatı'nın çölde tam bir provasının yapıldığı o gece, Peres bir gün Henry Kissinger'in yerini alabilecek olan bir insanla beraber olmaktan memnunluk duyuyordu. Amerikan politikacılarının bir çoğunun çıktığı yer olan Columbia Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan 48 yaşındaki Brzezinski, sorunu, kendine has bir analitik yaktlaşım tarzıyla incelemeye koydu." (Entebbe Havaalanında 90 Dakika, Uri Dan, sf.88)

İdi Amin'in Mossad ajanlarına Entebbe Havaalanı'nda gösterdiği kolaylığa rağmen, Filistinlilerin bu eylemi nasıl rahatlıkla gerçekleştirip Uganda'daki Entebbe Havaalanı'na taşıdıkları da bir başka merak konusuydu. Bu sorunun cevabını da Alman istihbaratı vermektedir:

"Alman İstihbaratı Entebbe Baskını'na sebep olan uçak kaçırma olayı için şöyle bir yorum yapıyor; Bu mükemmel organizasyon, Mossad'ın bir kolu olan Shin Beth tarafından, Filistinlileri ön plana çıkararak organize edilmiştir." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.304)

Açıkça görebileceğiniz gibi bu dünya çapında yankı uyandıran eylemler İsrail’in Mossad’ı kullanarak kendi çıkarları uğruna neler yapabileceğini gösteriyor. Basında çıkan haberleri okuyup Entebbe Baskını ile ilgili filmleri seyredenler ise olayların iç yüzünü hiç bilmeyip, Filistin’lilerin uçak kaçırdığını düşünüp Mossad’ın nasıl olaya el koyup rehineleri kahramanca kurtardığını safça izliyorlar ve bu senaryolara inanıyorlar! Oysa olayların arka planı o kadar farklı ki, siz uçak kaçırılma olayını Filistinliler’in yaptığını zannederken, İsrail koskoca bir ülkeyi çoktan ele geçirmiş ve kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmiş oluyor. Dolayısıyla bu eylemler olayların hiç de basında yer aldığı gibi olmadığını, İsrail’in nasıl ince planlar kurduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla her olayın önce arka planına bakıp, ince noktaları yakalamak ve İsrail ve Mossad’ın olaylardaki parmak izlerini yakalamak gerekiyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder