18 Mart 2010 Perşembe

Lemur’un insanın atası olduğu iddiasına cevap


47 milyon yaşındaki Madagaskar maymununa ait fosilleşmiş iskeletinin, insanın kayıp halkası olduğu iddia ediliyormuş. Doğal olarak her ne kadar oldukça komik olsa da bu iddianın da geçersizliğini ortaya koymak gerekiyor. Aslında insanla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan bir primatın fosiline bakıp ‘insanın kayıp halkası’ demek son derece hayret verici, buna inanılması daha da hayret vericidir. Okullarda bilim üzerine çok kitap okutulmalı derken sanki yaratılışa inananlar bilimden uzaklarmış gibi bir düşünce kabul ettirilmeye çalışılıyor. Halbuki bilim ve tüm fosiller yaratılışı gösteriyor. Yaratılışa inanan bir insan olarak bilime ve yeni buluşlara da son derece inanıyorum. Ama milyonlarca yıldır hiç değişmeyen fosiller ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar yaratılışı ispatlıyor. Evrimciler bir primat fosili bulup bunu nasıl ve hangi hayalgücüyle insanın atası yapıyorlar, gerçekten inanılır gibi değil. Bir hayvanın benzer göz yapısı ve el yapısı ile insanın atası olması mümkün mü?

Geçenlerde yayınlanan bir belgeselde, Afrika’nın güneydoğusunda yer alan Madagaskar adasında yaşayan lemur türleri konu edildi ve bu canlıların, 60 milyon yıl önce adaya bir kütük üzerinde gelmiş olduğu iddia edilen, proto(öncül) lemurdan evrimleşerek ortaya çıktıkları hikayesi anlatıldı.

Şimdi lemurun nasıl insanın atası olamayacağını açıklayalım. Lemurlar, prosimians (aşağı primatlar) grubundan canlılardır. Maymun benzeri bir bedene ve eklemlere sahiptirler. Çoğunun, uzunlukları boyca bedenleri kadar olan tüylü kuyrukları vardır. Öne doğru çıkık, sivri bir buruna ve iri gözlere sahiptirler. (The Columbia Encyclopedia, Sixth Edition, 2001)

Evrimciler, lemurun da dahil olduğu primat takımındaki canlıları, ağaçta yaşamalarını mümkün kılan anatomik özellikler açısından sıralarlar. Şempanze, goril ve orangutan gibi iri maymunların evrimcilerce ‘gelişmiş’ primatlar; lemurun ise ‘aşağı’ primatlar grubuna dahil edilmesinin mantığı budur. Belgeselde sözü edilen canlıya "öncül" lemur denmesinin mantığı da lemur özellikleri açısından yapılan benzer bir sınıflamadan kaynaklanmaktadır.

Ancak evrimsel bir gelişim varmış havası oluşturmayı hedefleyen, ‘öncül’, ‘gelişmiş’, ‘aşağı’ gibi ifadeler yanıltıcı olmamalıdır. Normalde primatların ve lemurların bu şekilde sınıflandırılmış olmaları evrim lehinde hiçbir dayanak oluşturmamaktadır. Bunu önde gelen bazı evrimciler de kabul etmektedir. Bunlardan biri olan Mark Ridley, New Scientist dergisinde yayınlanan bir makalesinde, bu konuda şunları ifade etmiştir:

"Türlerin hiyerarşik olarak genuslara, ailelere, ve bu şekilde başka kategorilere sınıflandırılabilir olması evrim lehinde bir argüman değildir. Herhangi bir obje grubunu, varyasyonları evrimsel olsun ya da olmasın hiyerarşik olarak sınıflamak mümkündür." (Mark Ridley, "Who Doubts Evolution?" New Scientist, vol. 90 (25 Haziran 1981), sf. 832)

Kısacası, bir canlının "proto(öncül) lemur" olarak isimlendirilmesi, herhangi bir evrimsel ata-soy ilişkisi kanıtlamamakta, sadece evrimci senaryoya göre yapılmış yorumlamaları ifade etmektedir. Bu konuda asıl kanıt oluşturacak kriter, fosil kayıtlarıdır. Bu kritere göre yapılan bir değerlendirme, lemurlarla ilgili evrim senaryosunun ön yargılara dayandığını daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Çünkü lemurlar, evrimsel ataları olarak savunulabilecek hiçbir fosil türe sahip değildir. Ünlü paleontolog A. S. Romer bu konuda şunları yazmıştır:

"Erken lemurlar bilinmeyen bir bölgeden göçmüş gibidirler." (Romer, A. S., Vertebrate Paleontology, 3rd Ed., Chicago: Univ. of Chicago Press, 1966, sf. 218)

Romer’in, ‘bilinmeyen bir bölgeden göçmüş gibiler’ ifadesi, lemurların ‘bir bölgede aniden ve evrimsel ataları olmaksızın ortaya çıktıkları’ yanı lemurları Allah'ın bir anda eksiksiz olarak yaratmış olduğu gerçeğinin evrim teorisi açısından oluşturduğu bilmeceyi belirtmektedir.

Lemurlarla ilgili evrim iddiası, hiçbir fosil kaydına dayanmayan ve canlıların paylaştığı birtakım anatomik özelliklerin evrimci ön yargılarla değerlendirilmesi yoluyla üretilmiş bir spekülasyondan ibarettir. Daha öncede söylediğim gibi evrimciler soyu tükenmiş bir canlının fosil kayıtlarına bakıp bu canlıyı hiçbir alakası olmamasına rağmen insanın atası yapmaya çalışıyorlar. Dikkat edin, bir maymunun, bir şempazenin, bir gorilin değil, İNSANIN! Yani düşünen, akleden, ruhu olan, hisseden, dimdik yürüyen, mükemmel vücut sistemleriyle yaratılmış insanın!

Geçen günde gelişmiş insanların Neandertal adamlarını yediklerini, böylece geçmiş türleri yok ettiklerini yazmışlardı!… Artık bu iddialara gülelim mi, yoksa cevap mı verelim şaşırıp kalıyoruz. Tabii ki bilime inanacağız, ama masallara değil. Bilim türü tükenmiş bir hayvan fosili bulup bunu insanın atası yapmak değildir, ya da sinek kovalayan dinazorun uçtuğunu söylemek değildir. Bilim ispattır, kanıttır ve tüm fosiller şu anda yaşayan örnekleriyle tıpatıp aynıdır, tek bir ara fosil yoktur. Biz bu yüzden bilime tam olarak güveniyor ve yaratılışa inanıyoruz.

www.evrimteorisi.info

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder