24 Mart 2010 Çarşamba

Karıncaların İnsanı Hayrete Düşüren Fedakarlıkları



Karıncalar, arılar ve termitler disiplin, itaat, iş bölümü, dayanışma ve olağanüstü bir fedakarlık üzerine kurulu bir organizasyon içerisinde yaşarlar. Bu minik canlılar, kendi hayatlarını hiçe sayarak, larvadan çıktıkları andan ölene kadar bütün enerjilerini larvalarını ve kolonilerini korumak ve beslemek için kullanırlar. Birbirleriyle yiyeceklerini paylaşırlar, bulundukları ortamı temizlerler ve hatta gerektiğinde diğerleri için canlarını verirler.

Peki bu küçücük hayvanlar nasıl insanları şaşırtan fedakarlık örnekleri sergiliyorlar, hep birlikte görelim:

1.Karınca kolonilerinin en önemli özelliklerinden biri karıncaların birbirleriyle yiyeceklerini paylaşmalarıdır. Aynı koloniden iki karınca karşılaştığında eğer biri aç veya susuzsa ve diğerinin kursağında çiğnenmiş ve yarı sindirilmiş yiyecek varsa, ihtiyacı olan karınca yemek talebinde bulunur. Ve kursağı dolu olan karınca bunu hiç bir zaman geri çevirmez, yiyeceğini diğeri ile paylaşır. Karıncalar larvalarını da kursaklarındaki yiyeceklerle beslerler. Hatta çoğu zaman kendilerine diğerlerine ikram ettiklerinden daha az yiyecek ayırırlar.

2.Karınca yuvalarında mükemmel bir işbölümü vardır ve her bir karınca üzerine düşen görevi büyük bir özveri ile yerine getirir. Bu karıncalardan biri de kapıcı karıncalardır. Bu karıncalar yuvanın girişlerini korumakla görevlidirler. Yuvaya sadece kendi kolonilerinden olan karıncaları alır ve diğerlerini kabul etmezler. Kapıcı karıncaların başlarının büyüklüğü yuvanın girişi ile aynıdır ve bu özel tasarlanmış kafa yapılarıyla yuvanın girişini tıkarlar. Kapıcılar gün boyunca hiç kıpırdamadan kapının girişinde beklerler. Dolayısıyla bir tehlike durumunda düşmana ilk karşı koyması gerekenler kapıcı karıncalar olur.

3. Karıncalar midelerindeki yiyeceği paylaşmalarının yanısıra, buldukları besin kaynaklarını da mümkün olduğunca çok karıncaya haber vermek için çaba gösterirler. Davranışlarında sadece kendilerini düşünen bir mücadele yoktur. Besin kaynağını ilk keşfeden karınca kursağını doldurarak yuvaya döner. Dönerken karnının ucunu kısa aralıklarla yere sürer ve kimyasal bir işaret bırakır. Bununla da yetinmez, yuvaya döndüğünde kısa süren hızlı bir tur atar. Bunu 3 ila 6 kez yapar. Bu hareket yuva arkadaşlarının onunla bağlantıda olmalarını sağlar. Böylece kaşif karınca besin kaynağına geri dönerken arkadaşları da onu izlerler.

4. Yaprak kesici karınca kolonisinin orta boylu işçileri günlerinin tamamını yaprak taşımakla geçirirler. Ancak yaprak taşırken son derece savunmasızdırlar. Özellikle de bir sinek türüne karşı. Bu sinek türü yumurtalarını karıncanın kafasına bırakır. Karıncanın vücudunda zamanla gelişip yumurtadan çıkan sinek larvası hayvanın beynine kadar ilerleyerek ölümüne neden olabilir. İşçi karıncalar yaprak taşıdıkları zamanlarda bu tehlikeli düşmanlarına karşı kendilerini koruyamayacak durumdadırlar. Ancak onların yerine bu görevi üstlenen başkaları vardır. Aynı kolonide yaşayan küçük boylu karıncalar taşınan yaprakların üzerine yerleşirler ve sineğin saldırısı sırasında bu küçük koruyucular yaprağın üzerinden düşmana karşı mücadele verirler.

5. Bazı karıncalar, yaprak bitlerinin yüksek oranda şekerli madde içeren sindirim artıkları ile beslenirler ve bu nedenle bu karıncalara bal karıncaları denir. Bal karıncaları yaprak bitinden emdikleri bu şekerli besini yuvalarına taşırlar ve burada son derece ilginç bir yöntemle depolarlar. Genç işçi karıncalardan bazıları "canlı kavanoz" görevi görürler. Balı yutan işçiler yuvaya dönünce, ağızlarından balı geri çıkararak balı saklayacak olan genç işçilerin ağızlarına boşaltırlar. Bal taşıyıcı karıncalar, vücutlarının alt kısmını şişirerek bal kesesi olarak kullanırlar. Bazen büyüklükleri bir üzüm tanesi kadar olabilir. Her odada 25-30 kadarı, ayaklarıyla tavana yapışır ve yer değiştirmezler. Eğer herhangi biri düşecek olursa, işçiler tarafından hemen eski pozisyonuna döndürülür. Canlı kavanozların taşıdıkları bal, karıncanın yaklaşık 8 katı ağırlığındadır. Kışın ya da kurak mevsimlerde, sıradan işçiler bal kavanozlarını ziyaret ederek günlük besin ihtiyaçlarını karşılarlar. İşçi karınca ağzını kavanoz görevi gören karıncanın ağzına yerleştirir ve balı taşıyan karınca bal kesesindeki kaslarını kasarak ufak bir damla bal damlatır. Kuşkusuz karıncaların kendi iradeleriyle böyle bir depolama sistemi geliştirmeleri imkansızdır. Dahası kavanoz görevi gören karınca büyük bir fedakarlıkta bulunmaktadır. Kendi ağırlığının 8 katı ağırlığında bir yük taşıyarak uzun bir süre ters asılı durmak önemli bir fedakarlıktır ve bu karıncaların bundan bekledikleri hiçbir karşılık yoktur. Büyük bir sabırla ters asılı olarak beklerler ve kolonideki karıncaların tek tek beslenmelerine yardımcı olurlar. Bu metodun ve bu metoda uygun vücut yapısının tesadüfler sonucunda oluşamayacağı kesin bir gerçektir. Ve nesiller boyunca her bal karıncası kolonisinde bu görevi gönüllü olarak üstlenen karıncalar bulunmaktadır. Bu, tüm bal karıncalarının Rabbimiz olan Allah'ın ilhamı ile hareket ettiklerinin çok açık bir delilidir.

6. Karıncaların zaman zaman uyguladıkları bir savunma metodu da, gerektiğinde kolonilerini korumak uğruna intihar ederek, düşmanlarına zarar vermeye çalışmaktır. Birçok karınca türü bu intihar saldırılarını çeşitli şekillerde gerçekleştirir. Bu karıncaların en ilginç olanlarından biri Malezya'nın yağmur ormanlarında yaşayan karınca türüdür. Bu karıncanın çenesinden vücudunun arkasına doğru uzanan zehirle dolu bir salgı bezi bulunur. Eğer karınca düşmanları tarafından sarılırsa, karın kaslarını şiddetli bir şekilde kasarak salgı bezlerini yırtar ve zehiri düşmanın üzerine püskürtür ve ölür.

7. Dişi ve erkek karıncalar üreyebilmek için ayrı ayrı fedakarlıkları göze alırlar. Çiftleşme uçuşundan kısa bir süre sonra kanatlı erkek karınca ölür. Dişi karınca ise kendine uygun bir yuva arar ve bulduğunda buraya girerek ilk iş olarak kanatlarını koparır. Daha sonra girişi kapatarak haftalarca, bazen aylarca yiyeceksiz ve yalnız başına kalıp, kraliçe karınca olarak ilk yumurtalarını bırakır. Bu zaman içinde kanatlarını yiyerek yaşar. İlk yumurtadan çıkan larvaları kendi salyasıyla besler. Bu, kraliçe karıncanın tek başına özveride bulunarak geçirdiği bir dönemdir. Bu şekilde kolonisini kurmaya başlar.

8. Eğer yuvaları istila edilirse, karıncalar her ne pahasına olursa olsun yavrularını korumak için harekete geçer. Yuvadaki asker karıncalar hemen saldırının yapıldığı bölgeye hücum eder ve düşmanla savaşır. İşçi karıncalar ise yardıma muhtaç larvaların hayatını kurtarmak üzere, çocuk odalarına koşar. Larvaları ve genç karıncaları çenelerinde yuvanın dışına taşırlar ve düşmanları gidene kadar onları bir yere saklarlar. Böyle bir tehlike anında karınca gibi bir hayvandan beklenen kendi başının çaresine bakması ve kendine gizlenecek bir yer aramasıdır. Ancak ne asker karıncalar, ne kapıda nöbet tutan karıncalar ne de işçi karıncalar kendi hayatlarını düşünmezler. Her biri bir diğeri için kendi hayatını ortaya koyar. Bu, olabilecek en üst seviyede bir fedakarlıktır ve milyonlarca yıldır bütün karıncalar bu şekilde davranırlar.

İşte gördüğünüz gibi bu küçücük canlılar olağanüstü fedakarlık örnekleri sergilerler. Her an sokakta, evde karşılaştığımız karıncalardaki akıl ve olağanüstü dayanışma göz ardı edilemeyecek boyuttadır. Bu canlılar milyonlarca yıldır, hiç şaşırmadan, tek bir tanesi dahi disiplini bozmadan kendilerine emredileni kusursuzca uyguluyorlar. Bir tanesi bile kendi başına hareket etmiyor, önce kendini düşünmüyor, önce kendini beslemiyor, koloniden ayrılıp bağımsızca hareket etmiyor. Bir kere düşünün burada milyonlarca karıncadan bir tanesinin bile bağımsız hareket etmediğini söylüyoruz. Böyle kusursuz bir düzen tesadüfen evrimle oluşabilir mi? Gözle görülemeyecek kadar küçük sinir bağlantılarından oluşan bir beyne sahip olan bu varlıklar, kendilerinden hiç beklenmeyen, adeta şuurlu olayları yalnızca Allah’ın ilhamıyla gerçekleştirirler. Bütün fedakarlıklarında Allah’ın aklı, sanatı ve şefkati gizlidir. Yalnızca kendilerine emredileni yaparlar ve asla bu emirlerin dışına çıkamazlar.

Tüm canlıların Allah’ın kontrolünde olduğu bir gerçektir ve bu gerçek Kuran’da bize şu ayetle bildirilir:

… Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83)

www.hayvanlaralemi.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder