18 Mart 2010 Perşembe

İnsanların birbirlerini sürekli kafalayarak yaşıyorlar


Günlük yaşamda herkesin birbirini durmadan kafaladığını görüyorum. Kadın kocasını, çalışan patronunu, gençler birbirlerini, çocuklar ailelerini sürekli kafalıyorlar. Peki bu sahte tavırlar bütün hayatı kapladığında nasıl bir yaşam oluşuyor sizce? Kişinin kendisi de sürekli kafalanmış olmuyor mu? Böyle yalanla, sahte tavırlarla oyunlarla yaşamak yerine dürüst ve samimi bir yaşam sürmek bu kadar zor mu?

Peki bu durmadan insanların birbirlerini kafalaması nasıl gerçekleşiyor? Çevresinde bulunan insanları sürekli kafalayanlar samimi olarak inançlı olmayan insanlar. Allah’ı sevmek, Allah’tan korkmak yerine çevresindeki insanları gözlerinde adeta ilahlaştırıyor, onlardan adeta Allah’tan korkar gibi korkuyorlar ve Allah’ı sever gibi seviyorlar. Bu da samimiyetsiz tavırların başlamasına neden oluyor. Kişi karşısındaki kişiye kendini beğendirmek için adeta şekilden şekile giriyor. Karşısındaki kişiyi gözünde adeta putlaştırdığı için sürekli ona yaranmaya çalışıyor. Bu karşılarındaki kişi espirili kişilerden etkileniyorsa bir anda espirili bir kişilik sergiliyor, ciddi kişilerden etkileniyorsa bir anda ‘ciddi taklidi’ yapıyorlar. Yani aslında samimi olarak karşısındakini ciddiye aldıkları için değil ondan öyle beklendiğini düşündükleri için bu tavrı gösteriyorlar. Bu yapmacık tavırlar halk arasında ‘kafalama’ olarak biliniyor. Öncelikle böyle bir insan hiç bir zaman kalben hissettiklerini yansıtmaz. Çünkü bu kişilerin mantığına göre ancak ‘kafalama’ yaptıklarında dünyevi menfaatlerini elde edebilirler. Kafalama çeşitlerinden bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz:

Örneğin işyerinde yükselmek isteyen bir çalışan, patronunun gözüne girmek için ‘işle ilgili herşeyi çok iyi biliyor ve sahipleniyor taklidi’ yapar. Oysa işyerini gerçekten sahiplendiğinden ve işyerinin çıkarlarını gözettiğinden değil sadece mevki olarak yükselip daha fazla maaş almak istediğinden o şekilde davranır.

Kadın-erkek ilişkilerinde de kafalama taktiği sık sık uygulanır. Erkek ‘güçlü ve zengin taklidi’ yapar. Kadın da ‘seviyor taklidi’ yapar. Ama aslında iki tarafta samimi kişilliklerini göstermiyordur ve belli çıkarlar peşindedirler.

Bankalarda veya sıra beklenen kamu kuruluşlarında sıra beklememek için ‘acil işi ya da bakması gereken bir hastası olan mağdur insan taklidi’ yapılır. Bu kişilerin kafalama taktiğini kullanmak istemelerinin sebepleri ise sadece zorluktan kurtulmak ve rahat etmektir.

Kafalama taktiğini kullanan kişi kasten ahlaksızlık ya da zalimlik yaptığında eğer eleştirilmiş ve tepki almışsa kendini temize çıkarmak için ‘iyi niyetli ve saf taklidi’ yapar. Bu taktik karşı tarafı ikna etmeye yetmediyse ‘üzerine gelindiği için kalbi kırılmış ve kendisine güvenilmediği için üzülmüş mağdur insan taklidi’ yapar. Böylece Allah rızasını esas almayan bu insanlar ‘kendilerince’ hem karşı tarafı iyi niyetli olduğuna inandırmış hem de o kadar iyi niyetli olduğu halde bunun anlaşılamaması nedeniyle karşı tarafı suçlu konuma düşüren, mağdur insan olacaklardır. Kendilerince bu ahlaksız tavırla insanların gözünde üstün geldiklerini düşünürler. Oysa Allah’ın hoşnutluğu esas alınmadan yapılan böyle bir tavır ancak insanın aşağılanmasına ve küçük düşmesine yol açar.

Arkadaşlar arasında yapılan ‘kafalama taktiğinde’ ise ‘birbirini koruyup kolluyor taklidi’ yapılır. Fakat birbirlerine karşı Allah rızasından kaynaklanan içten ve samimi sevgileri olmadığı için zorluk ve sıkıntı zamanı geldiğinde ‘güvenilir arkadaş taklidi’ yapan bu insanlar hiç düşünmeden yüz çevirerek arkadaşlarını ortada bırakırlar.

Evlenmeden önce birbirlerine hediyeler alıp, mektuplar yazan, sürekli birbirlerini hoşnut etmeye çalışan çiftlerin kafalama taktiği ise ‘mükemmel insan taklidi’ yapmaktır. Böyle insanların gerçek yüzü evlendikten sonra ortaya çıkar. Daha önce son derece ‘yumuşak başlı, ilgili, hoşsohbet taklidi’ yapan bu insanlar istediklerini elde ettikten sonra kendi kişiliklerini saklama gereği duymazlar ve bir anda vurdumduymaz, bencil ve kaba kişiliklerini yaşamaya başlarlar. Allah korkusu olan bir insan ise Allah’ın kalbindekinden her an haberdar olduğunu bildiği için asla ikiyüzlü ve samimiyetsiz bir tavır gösteremez. Aksine her zaman içi dışı bir, güvenilir bir insandır. İnsanların rızasını hedeflemenin Allah’a ortak koşmak olacağını bildiği için bu küçükdüşürücü tavırdan şiddetle kaçınır.

Maddi imkanı lüks ve gösterişli yaşamaya yetersiz olan bazı insanlar ise zengin ve çevresi olan kişilere yanaşarak ‘en iyi arkadaş taklidi’ yaparlar. Haksız, hatalı, adaletsiz hatta ahlaksız olsalar dahi karşılarındaki kişiye sürekli övgüler yağdırırlar. Böylece bu kişinin bulunduğu lüks mekanlarda bulunarak kendilerince zengin gibi görünebilecekler ve bu kişilerin maddi imkanlarından yararlanabileceklerdir. Oysa inançlı bir insan için mal, itibar, para gibi dünyevi isteklerin hiç bir önemi yoktur. Dolayısıyla bunları elde etmek için asla aşağılayıcı bir tavra girmez, çok az bir çıkar için kendini böyle küçük düşürmez.

Kişiler arasında samimi bağlantının olmasının asla mümkün olmadığı ‘kafalam mantığı’ nın uygulamalarından sadece bir kısmına baktığımızda bile inançsız insanların nasıl samimiyetsiz, mutsuz ve huzursuz yaşadıklarını görüyoruz.. Sonuçta bu sahte ve samimiyetsiz dünyanın içinde kendileri de kayboluyorlar. Asla gerçek sevgiyi ve samimiyeti yaşayamıyorlar. Öyle ki bir söz duyduklarında karşılarındakinin doğru söylediğine asla güvenemeyecek hale geliyorlar. Karşılarındakini mutlu etmek adına anında yalan söyleyebiliyor, birçok ahlaksızca hareketi hiç düşünmeden yapıyorlar. Dünyada elde edilecek çok az bir değer insanın kendini böyle küçük düşürmesine değer mi? İnsan Allah’ı unutup karşısındakine yaranmaya çalışarak, karşısından medet umarak, ona yağcılıuk yaparak kendini bu kadar küçük düşürür mü? İnsanların bu sahte tavırlardan biran önce vazgeçmeleri, inaçlı olup Allah’a dayanıp karşılarındaki kişilerinde sadece bir kul olduğunu düşünmeleri gerekiyor. Ancak bu şekilde yağcılık, sahte sevgi gösterileri, yersiz samimiyet gösterileri, yalanlar, dolanlar hepsi son bulur. İnsan layık olduğu dürüst ve samimi bir karaktere ve böyle insanların yaşadığı güzel bir topluma kavuşur.

www.guncelyorumlar.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder