Yaratılış gerçeğine savaş açan, evrimi sırf bir dogma olarak savunan, kainattaki muhteşem kompleks yapıya ve ihtişama ‘tesadüf’ diyerek zırvalayan Darwinistlere sorular dizisi hazırlamaya karar verdim. Her gün okuduğum bir kitapta, seyrettiğim bir belgeselde, sokakta rastladığım taşların arasından çıkan mükemmel renklerdeki bir çiçekte Allah’ın yüksek aklını ve sanatını görebiliyorum. Binlerce galaksiden oluşan uzaya, evrendeki müthiş düzene, atomun tamamen boşluktan oluşmasına rağmen sapasağlam gözüken maddeye baktığımda ise hayretler içinde kalıyorum. Bütün bu ihtişamı Allah’a vermemek ve sadece rastlantılarla açıklamak vicdansızlıktan başka bir şey değildir.
Evrimcilerin yaratılış harikası canlılardan bazılarının özelliklerini gördüklerinde çok şaşaladıklarını, gözlerinin dehşetle açıldığını da görüyorum. Kolayca bu zırva teoriyi kabul etmeleri düşünmemelerinden, araştırmamalarından ve oldukça cahil kalmalarından kaynaklanıyor. Çünkü aslında gözle görülemeyecek kadar küçük bir canlı dahi insanın iman etmesi için yeterlidir.
Şimdi evrimcilerin kafalarını kumun altından çıkarıp bu sorularıma cevap vermelerini istiyorum. İstedikleri kadar süre veriyorum, oturup istedikleri kadar düşünebilirler, araştırabilirler. Hatta geniş ve güncel kaynaklardan araştırma yaparlarsa daha da iyi olur, böylece daha geniş bilgi sahibi olup biraz cahillikten kurtulabilirler. Bu yazı dizimi uzun bir süre devam ettirmeyi düşünüyorum. Bir seferinde 10-15 soru soracağım ki akılları çok karışmasın…
Bu soruları Allah’ın yaratırken nasıl ince planlar kurduğunu, bunların nasıl insanın aklının alamayacak kadar mükemmel olduğunu görülmesi amacıyla yazıyorum. Verdiğim bu bilgilerin nasıl tesadüfen oluşamayacağını net bir şekilde açıklasınlar bakalım…
1. İncebağırsak, içinde bulunan kıvrımlar ve bu kıvrımların üzerinde bulunan mikro pompalar sayesinde, yaklaşık iki küçük tenis kortunun toplam alanına denk gelen bir yüzey alanına (300m2) sahiptir ve bu büyüklük, bükülerek, katlanarak paketlenmiş bir halde insan karnının içine yerleştirilmiştir.
2. 0, 5 hektarlık bir çiftlik toprağında, yaklaşık olarak birkaç ton bakteri ve 1 ton mantar, 100 kg tek hücreli protozoan hayvanı, yaklaşık 50 kg maya ve aynı miktarda alg (su yosunu) bulunur. Bu varlıkların her biri yaşadıkları topraklara oldukça büyük faydalar sağlarlar ve son derece kompleks yapılara sahiptirler.
3. Karaciğer hücreleri olan epitel ve bağ dokusu hücreleri büyük bir disiplin içinde, görevlerini karıştırmadan ve aksatmadan, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirirler ve bu disiplinli çalışma sisteminde meydana gelebilecek bir bozulma insan için ölüm anlamına gelir. Örneğin karaciğer hücreleri glikozu depolamaktan birdenbire vazgeçerlerse, vücuda besin girmediği anlarda hücreler enerji yetersizliğinden görevlerini yapamazlar ve beyin hücreleri çalışmaz, bu da ölüme veya kalıcı sakatlıklara sebep olur.
4. Scientific American dergisinin 1852 yılında yayınlanan 5 Haziran tarihli sayısında haber verilen 100 bin yıllık metal kap, çinko ve gümüşün kullanıldığı bir alaşımdan yapılmıştır, üzerindeki ince işçilikle yapılmış çiçek buketleri, üzüm asması ve taç desenleri üstün bir sanat eseri niteliğindedir. Bu kabı yapan kişiler metal alaşımları yapan, metalleri işleyebilen gelişmiş bir kültür birikimine sahip insanlardır. Dolayısıyla evrimleşmemişlerdir.
5. Etobur bitkiler, kas sistemleri olmadığı halde üzerine konan böceği avlamak için hızla yapraklarını kapatan, avladığı böceği sindirecek enzimleri üreten, herhangi bir beyne, göze ve şuura sahip olmayan bitkilerdir ve tesadüfen gelişen doğa olayları sonucu oluşamazlar.
6. Kapkara bir çamurun içerisinde yetişen sulu ve kokulu güzel meyvelerin, bir kimyager gibi topraktan sadece insanlar için gerekli olacak mineralleri özümseyip almaları evrimle hiçbir şekilde açıklanamaz.
6. Kapkara bir çamurun içerisinde yetişen sulu ve kokulu güzel meyvelerin, bir kimyager gibi topraktan sadece insanlar için gerekli olacak mineralleri özümseyip almaları evrimle hiçbir şekilde açıklanamaz.
7. Edinburg Üniversitesi Hücre ve Moleküler Biyoloji Enstitüsü üyesi olan Anthony Trewavas'ın, Nature dergisinin 21 Şubat 2002 sayısındaki "Bitkilerdeki Bilinç: Akıldan Yoksun Beceriler" başlıklı makalesinde: "Bitki hücreleri birbiriyle kimi zaman proteinleri ve hormonları; kimi zaman nükleik asit, karbonhidrat ve şekerleri; kimi zaman da kimyasal ve elektriksel sinyalleri kullanarak haberleşirler. Bireysel bitki hücrelerinin çok miktardaki bu bilgiyi nasıl barındırdıkları anlaşılamamaktadır..." itirafında bulunur. Bu mükemmellik asla evrimle açıklanamaz.
8. Muhteşem matematiksel bir altın oranı ifade eden ve Fibonacci serisi olarak bilinen özel dizilimin, bitkilerde ve hayvanlarda sıkça rastlanması evrimle hiçbir şekilde açıklanamaz.
9. Midedeki bir takım hücreler besinleri parçalamak için asit salgılarken, bu hücrelerin yanıbaşında bulunan başka hücrelerde yapışkan bir sıvı salgılarlar. Mukus adı verilen bu sıvı midenin yüzeyini örterek mide duvarını asitlere karşı bir kalkan gibi korur ve enzimlerin mideye zarar vermesini engeller. Bu mükemmellik evrimcilerin söylediği gibi asla tesadüfen ve aşamalı oluşamaz.
10. Bir tohumdan çıkan filizler, önlerine çıkan her engelin etrafından dolaşabilecek kadar uzarlar veya büyüdükleri yerde baskı meydana getirerek eninde sonunda mutlaka gün ışığına çıkmayı başarırlar.
11. Arı larvalarının ördükleri kozanın içinde bulunan "fibroin" isimli protein kuvvetli bir bakteri öldürücü ve enfeksiyon gidericidir. Kozanın bu özelliği sayesinde larvalar mikroplardan korunur. Ama bu kadar hassas dengeleri bilmeyen Darwinistler safsatalara inanmaya devam ederler.
12. Aynı arılar dünyanın her yerinde, birbirlerinden habersiz olmalarına rağmen, daima aynı şekilde petek yaparlar, aynı şekilde bal toplarlar, aynı haberleşme ve yuva sistemine sahiptirler. Hep aynı işbölümünü yaparlar ve bu asla tesadüfle oluşamaz.
13. Yapraklar fotosentez işlemi ile, yılda 300 milyar ton şeker üretimi yaparak dünyanın en büyük kimyasal işlemini gerçekleştirirler ve böyle bir işlem laboratuvar ortamında bilinçli koşullar altında bile gerçekleşemez. Ama Darwinistler biraz olsun akıllarını kullanmadıkları için bunu göremezler.
14. Bitkilerin merkezi sinir sistemi ve bunu kontrol eden bir beyinleri yoktur, buna rağmen toprağın içinden tam gereken oranlarda mineralleri ve suyu alarak, havayı ve Güneş'i kullanarak insanlar için besin üretirler. Bu mükemmel işlemlerin tesadüfen oluşması mümkün değildir.
15. Ağaçlar, hiçbir pompa veya hidrofor sistemi olmadan ihtiyaçları olan suyu metrelerce uzunluktaki en uç dallarda bulunan yapraklara kadar ulaştırabilirler. Fakat Darwinistlerin gözleri bu noktadaki mükemmeliğe de kapalıdır.
Darwinistlerin yaratılış mucizelerine verebilecek hiçbir cevapları yoktur. Bu mükemmel yapıları gördüklerinde ağızları açık bir şekilde yaratılışçıların suratına bakakalıyorlar ve bilmiyoruz, açıklayamıyoruz, keşfedemedik diye aciz ifadelerden başka söz edemiyorlar. Bu köhne teorinin saçmalıklarını anlattığım yazılar adeta dumura uğramış beyinlerini belki bir parça açar, gerçekleri görmelerini sağlar diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder