15 Mart 2010 Pazartesi

Çakal Carlos: ''Türkiye yeniden süper güç olabilir''


‘Türkiye 21. yüzyılda uluslararası ihtişama yeniden kavuşabilir’, ‘Türkiye’nin süper devlet olma yolundaki müthiş adımları tüm dünyada hissediliyor’ başlıklı yazılarımda da Türkiye’nin çok yakın bir gelecekte süper devlet olma yolunda hızla ilerlediğini bildirmiştim. Neden bu konu üzerinde ısrarla yazdığımı düşünenler olabilir. Bunun nedeni bu önemli gerçeği tüm dünya liderlerinin, önemli mevkilerdeki devlet adamlarının çok net bir şekilde görmesi ve dünya basınında bu yönde çok fazla haber çıkmasıdır. Dünya basınında çıkan bu haberlerin çoğu Türkiye basınında yer almayabilir, ya da gözden kaçabilir düşüncesiyle bu haberlere yer vermek istiyorum.

Yakın tarihin önemli militanlarından “Çakal Carlos” olarak bilinen Ilich Ramirez Sanchez, BARAN Dergisi’ne konuştu. Özellikle İsrail karşıtlığı ile bilinen, Cezayir’de Fransa’ya karşı da savaşmış olan Carlos, şu an Fransa’daki Clairwaux Cezaevi’nde kalıyor. Baran Dergisi ile telefon aracılığıyla irtibat kuran Carlos, dergiye ilginç açıklamalarda bulundu.

Carlos, röportajında Türkiye’nin 1950’lerden itibaren emperyalizmin himayesine girdiğini söyledi: “Türkiye, muhteşem bir tarihi olan büyük bir ülkedir. Bildiğiniz üzere, bir süredir bu tarih ve bu kimlik karartıldı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerikan emperyalizminin bir maşası, bir uydusu, bir hizmetçisi olarak kullanıldı, kullanılıyor. Üstelik bu gün İsrail’in Ortadoğu’da ki en büyük müttefikidir. Bu, ilk günden beri tatbikatta olan Sabetayist bir plandır.”
Carlos, Türkiye’nin büyük bir tarihi olduğunu anlattıktan sonra Türkiye’nin Tayip Erdoğan’ın yaptığı protestodan daha fazlasını yapabileceğini söyledi. Bu konuda orduya da çağrı yapan Carlos şunları söyledi: “Türk Ordusu, mutlaka hakiki Türkler tarafından sevk ve idare edilmelidir. Bunu o şanlı tarihlerini savunarak ve Siyonist İsrail’le olan tüm ilişkilerini keserek göstermelidir.”

Carlos, Türkiye’nin stratejik önemi konusunda da açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin AB ve ABD ittifakından ayrılarak, Doğulu ittifaklar araması gerektiğini söyleyen Carlos, Türkiye’nin dış politikası için şu önerilerde bulundu: “Peki, Türkiye’de Amerikan üslerinin ne işi var? Bu kadarı bile vahameti anlamak için yeterli değil mi? Yunanistan’la olan meseleyi bir şekilde siyasi çözüme bağlamak kafidir ve üstelik hiç geciktirmeden NATO’dan da çıkılmalıdır. Türkiye yeniden büyük bir güç haline gelebilir. Bugün Rusya’yla geçmiştekine benzer herhangi bir ideolojik problem yoktur. Artık Rusya’da Sosyalizm yoktur, Sovyetler Birliği bir mittir. Eğer stratejik bir ittifak yapılacaksa, bu niçin Rusya olmasın? Ve Türkiye’nin kültürel ve stratejik tesir ufkunu Türkçe konuşan Müslüman Türki Cumhuriyetler üzerinden Çin sınırlarına kadar genişletin. Buna mani olan nedir? İranlılarla zaten herhangi bir problem yoktur. Ermeniler ile olan problem de aslında sembolik bir meseledir ve geçmişte ölen Ermeniler ile ilgili yapılacak jestlerle kolayca halledile bilecek bir mevzudur. Türkiye işte böylelikle bölgenin en büyük gücü olabilecektir. Türkiye’nin artık hakkını vermesi gereken tarihi rolü budur. Bugüne dek olduğu gibi, Amerikan emperyalizmi ve Siyonizm’in hizmetçisi olmak değildir, yahut Avrupa’nın ikinci sınıf ayak işlerini yapmaya koşmak değildir.”

Antiemperyalist bilincin yüksek olduğu Latin Amerika ülkelerinde milyonlarca hayranı olan Çakal Carlos, kaldığı hapishaneden yazdığı bir mektubunda da tüm dünyada İslam’ın hızla yayılması ile ilgili de önemli bilgiler veriyor. Dün Endülüs’te, Afrika da, Orta Asya da yayılma imkânı bulan İslâm, bugün Meksika da, Bolivya da, Venezüella’da büyük bir ilgi görüyor. ABD ve İsrail den nefret eden milyonlarca yoksul, devrimci, emekçi; Müslüman direnişçilerin dünyanın dört bir yanında emperyalizme karşı verdikleri savaştan etkilenerek Müslüman oluyor. Mektubun devamında İslam’ın özü itibariyle devrimci bir karaktere sahip olduğunu ifade eden Carlos, Hz. Muhammed’in Mekke Aristokrasisi’ni yıkarak tarihin en büyük devrimini gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Carlos’un mektubunu okumaya devam edelim; “Müslüman olduğum ilk yıllarda, İslâm hayatıma çok önemli bir değişiklik getirmedi. Ailemden aldığım sağlam ahlâki değerler sebebiyle, İslâmî olgunluk zevkini tatmam uzun bir sürece yayıldı. Daha sonraki yıllar imanın tadını almaya başladım. İslâm’dan aldığım manevi güçle hücremde de olsam, bütün emperyalistlere meydan okuma kuvvetini kendimde buluyorum. Müslüman olmam, insanlarla dayanışma hissimi daha da güçlendirdi. İslam çökmekte olan Batı toplumlarının en büyük günahlarından biri olan bireysellik hastalığından da beni uzaklaştırdı. Ben her zaman insanların sömürülmediği bir dünya için mücadele verdim. Bugün ise mücadelemin temel dayanağı ve inandığım devrimin adı İslâm’dır. Bundan sonraki hayatımı İslâm’ın bütün yeryüzüne hâkim olması için yegâne şart olan İslâm devrimine adayacağım. Allahuekber... “

Carlos’un Baran Dergisi’ne yaptığı konuşmasında ifade etmek istediği gibi, Türkiye uluslararası ihtişama AB kapılarında bekleyerek kavuşmayacak, tam tersine tüm İslam alemini birleştirerek Türk İslam Birliği’ni kuracak ve böylece bölgenin en güçlü devleti haline gelecek. Artık Türkiye tıpkı tüm cihana yön vermiş Osmanlı gibi en şahsiyetli olduğu döneme girmiştir, gerçekten de bu Türkiye’nin artık hakkını vermesi gereken tarihi roldür.
www.turkislambirligi.com www.turkislambirligimujdesi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder