Çevremde, işyerimde, sokaklarda koşturan insanlar görüyorum. Hepsi delicesine bir uğraş ve müthiş bir hırs içindeler. İşyerimde şöyle konuşmalar duyuyorum: Başaracaksın, azmedeceksin, başka seçeneğin yok, mutlaka elde edeceksin! Çevremde yüzlerce elbisesine elbise eklemek isteyen, iki arabası olup başka hangi marka araba alacağını düşünen, mücevherlerini kasalara saklayan ve delicesine dünyaya tutkuyla bağlı insanlar görüyorum.
Bütün bunların yanında işyerinde patronundan azar işittiği için büyük bir öfkeyle toplantıyı terk eden adam, dersleri kötü giden bir öğrencinin hüzün dolu ve adeta çökmüş yüzü, tek bir söz yüzünden günlerce ağlayıp mahfolan insanlar…
Peki bütün bu inanılmaz hırs, insanların birbirine duyduğu öfke, arkadan çekiştirme, ayağını kaydırma, yalanlar, dolanlar ve acılar ne için hiç düşündünüz mü? Ne için bütün bu çekilen ızdıraplar, katlanılan sıkıntılar? Dünya hayatımızda yeme, içme, uyuma gibi eylemleri kaldırdığımızda neredeyse 15 yıl kalıyoruz. Evet yanlış duymadınız sadece 15 yıl! Üstüne üstlük ömrümüz o kadar hızlı geçiyor ki hayatımız adeta elimizden kayıp gidiyor. Bir insan doğuyor, büyüyor ve bir anda kendini yaşlı olarak buluyor. Şimdi yetmiş yaşında bir insana sorsanız size mutlaka ‘nasıl geçtiğini anlamadım’ diyecektir. İnanın alacağınız bu cevap hiç değişmez.
İşte insanlar tam bu noktada çok büyük yanılgıya düşüyorlar. Hayatın o karmaşası, koşturmacası içinde bir dakika durup düşünmüyorlar. ‘Ben hızla nereye doğru gidiyorum? Ölümüm giderek yaklaşıyor, sonsuz ahiret hayatım başlamak üzere ama ben hiçbir şey yapmıyorum. Allah’ın karşısında tüm ömrüm için hesap vereceğim, bütün işlediğim amellerim ortaya dökülecek. Ama ben Allah için hiç hayırlı hiçbir iş yapmıyorum sadece dünyayı yaşıyorum. Allah Kuran’da hangi ayetleri indirmiş, nelere uymalıyım, nelerden sakınmalıyım’ demiyor. Bu insan sadece ve sadece toplantıda konuşacağı sunumu, akşam yiyeceği yemeği ve yine akşam seyredeceği diziyi düşünüyor. Şimdi bunun ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu görebiliyor musunuz? Bir insan neredeyse bu çok hızlı geçen 15 yıl için inanılmaz hırslara kapılıp gece gündüz çalışıyor, gerekirse çevresindeki herkesi kırıyor, aşağılıyor ve mutlaka isteklerine sahip olmak için yarışıyor ama sonsuza kadar sürecek ahiret hayatı için hiç ama hiçbir şey yapmıyor adeta kılını bile kıpırdatmıyor. Kuran dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu ayetlerde bildiriyor:
Dedi ki: 'Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?' Dedi ki: 'Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor. Dedi ki: 'Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz'" (Müminun Suresi, 112-114)
Sonsuz ahiret hayatınızı bir gözünüzde canlandırın, bir yıl değil, on yıl değil, milyon yıl değil, milyar yıl değil, sonsuz… Peki bu sonsuz ahiret hayatınızı bırakıp göz açıp kapayıncaya kadar geçen dünya hayatını bu kadar sahiplenmeniz doğru mu? Bu ölüp gerçekleri gördüğünüzde çok ama çok pişman olmanıza neden olmayacak mı?
Dünyada insanın elde ettiği makamın, kariyerin, paranın, lüks arabanın ne önemi var, sonsuz hayatımızda olmadıktan sonra? İnsan 15 yıl dünyanın en zengini olsa ne olur, dünyanın en güzel kıyafetlerini giyse, sürekli dolaşıp nefsini eğlendirse ne olur? Hızla ölüme yaklaşmıyor mu? Üstelik dünyayı yaşamak isterken önüne inanılmaz duvarlar ve binbir zorluklar çıkmıyor mu?
Ahireti çok iyi bilen bir insan için dünyadaki her şey ama her şey önemini tamamen yitirir. Dünyaya yönelik hiçbirşey insanı delicesine sevindirmez çünkü geçici olduğunu bilir, hiçbirşey üzmez çünkü dünyanın biteceğini bilir. Her olayın Allah tarafından hayırla ve hikmetle yaratıldığını bilir. Hiçbirşeye kapılıp gitmez, aşırı hırsa kapılıp bu dünyada büyük olacağım, birçok mala mülke sahip olmalıyım, demez. Sadece Allah’ın rızasını kazanmak önemlidir. Dünyada yapılan ibadetler, güzel ameller, insanın ahireti için yaptığı her iş çok büyük önem kazanır. Çünkü iman eden bir insan buranın bir geçiş yeri olarak ve imtihan olarak yaratıldığını çok ama çok iyi bilir. Öyleyse bir göz çarpması kadar süren bu geçiş yerine neden bu kadar değer verelim?
Ahireti çok iyi bilen bir insan için dünyadaki her şey ama her şey önemini tamamen yitirir. Dünyaya yönelik hiçbirşey insanı delicesine sevindirmez çünkü geçici olduğunu bilir, hiçbirşey üzmez çünkü dünyanın biteceğini bilir. Her olayın Allah tarafından hayırla ve hikmetle yaratıldığını bilir. Hiçbirşeye kapılıp gitmez, aşırı hırsa kapılıp bu dünyada büyük olacağım, birçok mala mülke sahip olmalıyım, demez. Sadece Allah’ın rızasını kazanmak önemlidir. Dünyada yapılan ibadetler, güzel ameller, insanın ahireti için yaptığı her iş çok büyük önem kazanır. Çünkü iman eden bir insan buranın bir geçiş yeri olarak ve imtihan olarak yaratıldığını çok ama çok iyi bilir. Öyleyse bir göz çarpması kadar süren bu geçiş yerine neden bu kadar değer verelim?
Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (EN'AM SURESİ / 32)
Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, biz de bugün onları unutacağız. (A'RAF SURESİ / 51)
Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız? (KASAS SURESİ / 60)
Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (ANKEBUT SURESİ / 64)
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (HADİD SURESİ / 20)
Sakın unutup dünya hayatının işlerine boğulup gitmeyin, mutlaka ama mutlaka durup düşünün. Allah’ın tam yanıbaşınızda olduğunu hissedin. Hepimiz bir gün ucuz, beyaz bir kefene sarılıp, yapayalnız, hiçbir malımız mülkümüz ve kimsemiz olmadan Allah’ın huzuruna gideceğiz. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Bu yüzden dünyanın geçici hırslarına kapılarak sonsuz hayatımızı mahvetmeyelim. Eğer hayatımızı sadece bu elimizden kayan dünya hayatımız olarak düşünürsek ahiretteki inanılmaz pişmanlığımızı tarif edecek tek bir kelime bile olmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder