Geçen gün seyrettiğim bukalemun belgeseli bu muhteşem hayvanın yaratılışı konusunda tekrar düşünmeme neden oldu, hayvan bulunduğu ortama göre derisinin pullarının rengini olağanüstü bir şekilde değiştiriyordu. Hayvanın sadece bu özelliği bile insanı tarif edilemeyecek bir şaşkınlığa düşürüyor. Diğer inanılmaz yönlerine de baktığımızda bu canlının asla evrim geçirerek bu özellikleri kazanamayacağını çok net anlıyoruz.
Peki bukalemun size bütün vücudundaki pulların rengini nasıl değiştiriyor? Hayvanın sırtındaki ve daha sonra bütün vücudundaki rengin değiştiğinden haberi bile yok, sadece Allah onun vücuduna böyle mükemmel bir kamuflaj sistemi yerleştirmiş, o da yeri ve zamanı geldiğinde ilhamla bunu yapıyor. Bukalemunların derilerinde renk maddesi denilen "kromatoforlar" bulunuyor. Bu sayede bulundukları ortama renk uyumu sağlayarak düşmanlarından korunuyorlar. Bukalemunlarda sempatik sinir sisteminin salgısı ile pigmentlerin dağılması ve toplanması sağlanarak renk değişimi meydana geliyor. Böylece çok ağır hareket eden bu hayvan bulunduğu ortamda fark edilmeden güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebiliyor.
Bukalemunlar gün ışığında yapraklı bir dalda otururken, etraflarındaki çalılıkların gölgesine benzer şekilde siyah ve uçuk kahverengi lekelerle yeşil oluyorlar. Akşam yaklaştığında ve ışıklar sönükleşmeye başladığı zaman, bukalemunun rengi grimsi yeşile dönüyor ve daha sonra sarı lekeli donuk sarımsı kahverengiye dönüşüyor. Karanlıkta ise bukalemun tamamen siyah oluyor. Bütün bu renk değişimleri 15'er dakika içinde gerçekleştiriyor. Bukalemun sadece bulunduğu yere uymak için rengini değiştirmez. Eğer kızmışsa, üzerinde diğer hayvanlara uyarı olacak şekilde koyu turuncu benekler ve koyu kırmızı lekeler de oluşur.
Bukalemunların dili de inanılmayacak derecede hızlı avını yakılıyor. Hollandalı iki araştırmacı; Leiden Üniversitesi'nden Jurriaan de Groot ve Wageningen Üniversitesi'nden Johan van Leeuwen, bukalemun dilinin avı yakalama sırasında nasıl çalıştığını anlayabilmek için saniyede tam 500 kare yakalayan, hızlandırılmış x-ışını filmi çektiler. Filmler, bukalemun dilinin ucunun 50 g'de (g= yer çekimi sabiti) hızlandığını ortaya çıkardı. Bu hızlanma, bir jet uçağının erişebileceği hızlanmadan beş kat daha fazla.
Dil dokularını ayrıştıran araştırmacılar, hızlandırıcı kasın tüm bu işi yapmada gerekli kuvveti tek başına üretebilmenin yanına yaklaşamayacağını hesapladılar. Araştırmacılar bukalemun dillerini incelemeye aldılar ve hızlandırıcı kasla dil kemiği arasında, varlıkları bugüne kadar bilinmeyen en az 10 kaygan kılıf olduğunu keşfettiler. Dil kemiğine, bukalemunun ağzına en yakın uç noktada bağlanmış olan kılıfların, spiral olarak sarılmış protein iplikçikler içerdiği anlaşıldı. Bu iplikçikler hızlandırıcı kas kasıldığında, sıkışıp şekil değiştiriyor ve gerilmiş bir lastik bant gibi enerji depoluyor. Bunlar, gerilmiş ve uzamış kılıflar dil kemiğinin yuvarlak ucuna eriştiğinde, bulundukları yerden eş zamanlı olarak kayıyor, kuvvetle sıkışıyorlar ve dili itiyorlar. İplikçikler dil kemiğinden kayar kaymaz, kılıflar bir teleskobun tüpleri gibi birbirlerinden ayrılıyorlar ve böylece dil maksimum uzunluğuna erişiyor. Van Leeuwen, dilin "teleskobik bir mancınık gibi" çalıştığını söylüyor.
Bu mancınığın son derece çarpıcı bir özelliği daha var. Dilin ucu, ava çarpma anında bir vakum şeklini alıyor. Bu fırlatmada dil, ağız içindeki dinlenme konumuna göre 6; bukalemunun bedenine göre iki kat daha fazla uzayabiliyor.
Bukalemunun bu olağanüstü özellikleri karşısında evrimcilere şu soruları sormak istiyorum:
1.Bu kılıfların herbiri nasıl olup da doğru pozisyona evrimleşmiştir?
2. Dil bu uzunluğa nasıl büyümüştür?
3. Hızlandırıcı kas nasıl ortaya çıkmıştır?
4. Kılıflar hareketlerini, dili maksimum uzunluğa ulaştıracak şekilde nasıl koordine edebilmişlerdir?
5. Kılıflar 'bir teleskobun tüpleri gibi birbirlerinden ayrılma' yeteneğine nasıl sahip olmuşlardır?
6. Bukalemun, dili fırlattıktan sonra tüm bu parçaları yeniden toparlamayı nasıl öğrenip başarabilmiştir?
7. Eğer bu dil, evrimsel avantaj olarak kazanılmış ise diğer hayvanlarda neden bu avantaj evrimleşmemiş, başka hayvanlar benzer avlanma metodlarına sahip olmamıştır?
8. Bukalemun (veya sözde evrimsel atası) tüm bu kompleks sistemler yavaş yavaş sözde evrimleşirken nasıl hayatta kalabilmiştir?
9. Hayvan bu kadar mükemmel şekilde vücudunun rengini nasıl değiştirebilmektedir?
2. Dil bu uzunluğa nasıl büyümüştür?
3. Hızlandırıcı kas nasıl ortaya çıkmıştır?
4. Kılıflar hareketlerini, dili maksimum uzunluğa ulaştıracak şekilde nasıl koordine edebilmişlerdir?
5. Kılıflar 'bir teleskobun tüpleri gibi birbirlerinden ayrılma' yeteneğine nasıl sahip olmuşlardır?
6. Bukalemun, dili fırlattıktan sonra tüm bu parçaları yeniden toparlamayı nasıl öğrenip başarabilmiştir?
7. Eğer bu dil, evrimsel avantaj olarak kazanılmış ise diğer hayvanlarda neden bu avantaj evrimleşmemiş, başka hayvanlar benzer avlanma metodlarına sahip olmamıştır?
8. Bukalemun (veya sözde evrimsel atası) tüm bu kompleks sistemler yavaş yavaş sözde evrimleşirken nasıl hayatta kalabilmiştir?
9. Hayvan bu kadar mükemmel şekilde vücudunun rengini nasıl değiştirebilmektedir?
Tabii ki her zaman olduğu gibi evrimcilerin bu sorulara verecek cevapları yoktur.
Şüphesiz bütün bunlar sadece bizim bildiğimiz özellikleri. Evrimciler her seferinde bu yaratılış harikası canlılar hakkında sadece şaşkınlıklarını dile getiriyorlar, üstelik son derece cahiller. Aynı belgeseli seyreden bir evrimci profesör ‘hakikaten çok mucize, hayvan nasıl yapıyor bunu’ diye şaşkın şaşkın bana sordu. Daha hayvanın vücudunda yaratılan olağanüstü sistemlerden bile habersizler. Körü körüne evrime inanacaklarına arada bir araştırma yapmalarını, bilimi ve gelişen teknolojiyi takip edip bilimin yaratılışı ispatladığını artık kavramalarını öneriyorum.
Şüphesiz bütün bunlar sadece bizim bildiğimiz özellikleri. Evrimciler her seferinde bu yaratılış harikası canlılar hakkında sadece şaşkınlıklarını dile getiriyorlar, üstelik son derece cahiller. Aynı belgeseli seyreden bir evrimci profesör ‘hakikaten çok mucize, hayvan nasıl yapıyor bunu’ diye şaşkın şaşkın bana sordu. Daha hayvanın vücudunda yaratılan olağanüstü sistemlerden bile habersizler. Körü körüne evrime inanacaklarına arada bir araştırma yapmalarını, bilimi ve gelişen teknolojiyi takip edip bilimin yaratılışı ispatladığını artık kavramalarını öneriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder