Bir gün yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınız sizi arıyor, çok şaşırıyorsunuz. Başka bir gün çok sevdiğiniz bir yakınızdan hediye alıyorsunuz, bir gün annenizin çok hasta olduğunu öğreniyorsunuz, başka bir gün bir trafik kazası geçiriyorsunuz… Peki sizce hayatınız boyunca yaşadığınız her olay kaderinizde mi? Yoksa tesadüfler üzerine kurulu bir hayat mı yaşıyorsunuz? Bütün olayların kendi kontrolünüzde olduğunu mu sanıyorsunuz?
İman etmeyen insanlar Allah’ın her insan için bir kader belirlediğini bilmeden bir ömür geçirirler. Allah’ı ve Kuran’ı tanımadıkları, ayetleri bilmedikleri için her konuya oldukça yüzeysel yaklaşırlar ve olaylar karşısında hep şaşkınlığa veya üzüntüye düşerler. İşte bu onların gaflette olduğunun bir göstergesidir. Kaderi bilmeyen bir insan ufacık bir hastalıkta sanki dünya yıkılıyormuş gibi tepki gösterir. Herhangi bir eşyasını kaybetse günlerce üzülür. İşyerinde müdürü kızsa hayatı kararır. İflas etse, evini barkını satmak zorunda kalsa ağır depresyona girer. Bir yakınını kaybetse yıllarca üzüntüden kahrolur.
Neden biliyor musunuz? Çünkü iman etmeyen insanlar hep kaderlerini değiştirebilecekleri yanılgısına düşerler. Sanki doğru sözü söylese eşiyle kavga etmeyecektir, çocuğu biraz daha hızlı yürüse belki de araba çarpıp ölmeyecektir, biraz daha gayret etse iflas edip her şeyini kaybetmeyecektir. Hâlbuki bu çok ama çok büyük bir yanılgıdır. Çocuk binlerce kere dünyaya gelse yine aynı anda araba çarpıp ölecektir, binlerce kere olay geri alınsa insan yine o saniyede o lafı söyleyecektir, ne kadar gayret ederse etsin o insan mutlaka aynı tarihte yine iflas edecektir. İşte kaderi bilmeyen insanlar tüm hayatlarını gaflet içinde her olaya üzülüp yakınarak, sinirlenerek, acı çekerek, kahrolarak geçirirler. Kendilerinin ne kadar aciz olduğunun, bütün gücün Allah’a ait olduğunun da şuuruna varamazlar.
Halbuki insanın hayatındaki her an, her dakika her saniye o insanın kaderindedir. Daha biz doğmadan Allah tarafından belirlenmiştir. Her ne yaparsak yapalım, istersek bütün dünyadaki insanları toplayalım, onlarında yardımını alalım, asla ve asla kaderimizi değiştiremeyiz. İşte bu imtihanın sırrıdır. İnsan boş bir amaçla dünyaya gelmemiştir. Her insan Allah tarafından bazen iyi bazen kötü gözüken olaylarla denenir. Bu olaylar karşısındaki tavırları sonucunda cenneti veya cehennemi kazanır. Kaderi kavrayabilmek için Kuran ayetlerini bilmek çok önemlidir. Çünkü ancak ayetleri bilen insan bu sırrı kavrayabilir.
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA SURESİ / 35)
Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (BAKARA SURESİ / 155)
Allah insanların kaderini belirlediği gibi tüm kainatın kaderini de belirlemiştir. Bu kainatın ne zaman yok olacağı, kıyametin ne zaman kopacağı da saniyesi saniyesine bellidir. Allah bir ayette ‘Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır. (EN'AM SURESİ / 59)’ bildirmektedir. Bu ayet Allah’ın muazzam gücünü anlayabilmek için yeterlidir. Allah’tan habersiz tek bir yaprak bile düşmez ve dünyada yaşayan milyarlarca insanın kaderi kendi kitaplarında tüm detaylarıyla Allah tarafından yazılmıştır.
Kader gerçeğini ve imtihanın sırrını kavrayan bir insanın hayata bakışı bambaşkadır. Öncelikle imanlı olduğu için Allah’a sonsuz güveni vardır. Allah’ın sonsuz aklının farkındadır ve her olayı hikmetle yarattığını bilir. Olayların içinde boğulmaz, kaybolmaz, olayları dışarıdan seyreder. Her olayda hayır ve hikmet arar. Zor bir olayda sabretmesi ve tevekkül etmesi gerektiğini aslında olayın bunun için özel yaratıldığını bilir. Eğer insan tüm hayatı boyunca sabretmesi, tevekkül etmesi gereken hiçbir olayla karşılamasa o zaman güzel ahlak gösterdiğini, sabredebildiğini nasıl kanıtlayabilir? Allah’ın rızasını ve cenneti nasıl kazanabilir? İnançlı bir insan ayrıca kendi istekleri gerçekleşmediğinde mutlaka bu isteklerin doğru olduğuna inanmaz. Eğer gerçekleşmiyorsa bunda mutlaka bir hayır vardır der. Allah bunu bir ayette çok net bir şekilde açıklamıştır: …Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (BAKARA SURESİ / 216)
Derin imana sahip olan bir insan hayatında karşılaştığı hiçbir olay karşısında üzülmez, hiçbir olay karşısında şaşırmaz, aşırı tepki vermez. Allah’ın yarattığı kaderde mutlaka ve mutlaka güzellik olduğunu bilir. Bir yakının kanser olduğunu duysa, Allah’ın onu hastalıkla imtihan ettiğini, eğer sabrederse bunun karşılığını kat kat fazlasıyla cennette alacağını düşünür. Tüm malını kaybetse Allah’a tevekkül eder, çünkü malın mülkün zaten Allah’ın olduğunu dilediği zaman çekip aldığını bilir. Yanlış tek bir söz söylese hemen Allah’tan bağışlanma diler, daha dikkatli olmaya niyet eder. En yakını ölse, ahirete derin bir imanla inandığından o kişinin sonsuz hayatına kavuştuğunu düşünür. Eğer ölen kişi müminse cennete ve Allah’ın rızasına kavuştuğu için sevinç duyar. Allah’ın dilemesiyle cennette kavuşacaklarını düşünür. Müminler dünyaya binlerce kere gelseler de yaşadıkları bütün olayları aynı saniyelerde tekrar yaşayacaklarını çok iyi bilirler.
Müminin böyle derin bir bakış açısına sahip olmasının diğer bir sırrı da asıl hayatının ahiretteki sonsuz hayatı olduğunu çok iyi bilmesidir. Bu dünya sadece bir geçiş yeridir, göz açıp kapayıncaya kadar da geçer. İnsan bir anda kendini Allah’ın huzurunda hesap verirken bulur. Dolayısıyla mümin dünyada kaybettiği ne makamdan, ne paradan, ne bedeninde oluşan zaaflardan etkilenmez. Çünkü ahiretteki sonsuz hayat karşısında bunlara zaten tenezzül etmez. Dünyada nimetlere kavuşursa şükreder, kaybederse tevekkül eder ve her olayda Allah’ı görür, kaderinde ne kadar ince bir plan olduğunu hisseder ve şükreder.
Müminin böyle derin bir bakış açısına sahip olmasının diğer bir sırrı da asıl hayatının ahiretteki sonsuz hayatı olduğunu çok iyi bilmesidir. Bu dünya sadece bir geçiş yeridir, göz açıp kapayıncaya kadar da geçer. İnsan bir anda kendini Allah’ın huzurunda hesap verirken bulur. Dolayısıyla mümin dünyada kaybettiği ne makamdan, ne paradan, ne bedeninde oluşan zaaflardan etkilenmez. Çünkü ahiretteki sonsuz hayat karşısında bunlara zaten tenezzül etmez. Dünyada nimetlere kavuşursa şükreder, kaybederse tevekkül eder ve her olayda Allah’ı görür, kaderinde ne kadar ince bir plan olduğunu hisseder ve şükreder.
İman eden bir insanla etmeyen bir insanın bakış açısında ne kadar büyük bir uçurum olduğunu görebiliyor musunuz? İman ederek, ayetleri yaşayarak tüm hayatınızı büyük bir coşkuyla, kalbiniz Allah’la yaşayabilirsiniz. Olayların hikmetini kavrayabilir, tüm ince yönlerini yakalayabilirsiniz. Kısaca asla ve asla değiştiremeyeceğiniz kaderinizi dışarıdan seyredersiniz. Aksi takdirde olayların içinde boğulup gerçekleri asla kavrayamadan, sürekli sıkıntıdan sıkıntıya düşerek ömrünüzü bitirirsiniz. Sonuç olarak eğer bir insan eğer kadere inanmıyorsa, hayatının her anını Allah tarafından belirlendiğine ve imtihan edildiğine inanmıyorsa bu da zaten onun kaderindedir...
Hiç şüphesiz, biz her şeyi kader ile yarattık. (KAMER SURESİ / 49)
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder