Charles Darwin hakkında çocukluğumuzdan beri beynimize şöyle büyük bilim adamı, doğabilimci, biyoloji ilminin kurucusu gibi sıfatları kazıyıp durdular ve sanki Darwin’i olağanüstü zeki ve çok akıllı bir bilim adamı olarak göstermeye çalıştılar.
Oysa gerçekler hiç de bizlere aktarıldığı gibi değil, karşımızda hiçte öyle üstün bir beyne sahip bir bilim adamı yok, tam tersine hezeyanlar geçiren, buhranlara kapılan, oldukça düşük akıllı bir insan var. Bütün bunlar zaten benim değil kendisinin izahları.
Charles Darwin 1809’da Birminhan’da hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu olarak doğdu ve 16 yaşında tıp eğitimi görmesi için Eidinburgh Üniversitesi’ne gönderildi. Ancak bu konuda başarılı olamadığı için babası 1827 yılında babası Darwin’i tıp okulundan alarak, teoloji eğitimi alması için Cambridge Üniversitesi’ne bağlı Christ’s College’a kaydettirdi. Darwin burada tıp okulundan daha başarılı olsa da, din eğitimi konusunda da kararsızdı. Bu dönemde kuzeni William Darwin Fox ile beraber böcek toplamaya başladı ve 1831 yılında İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetleri Gemisi olan HMS Beagle’ın kaptanı Robert FitzRoy ile tanışarak iki senelik bir Güney Amerika yolculuğuna çıktı. Açıkça görüldüğü gibi Darwin hem tıp eğitimini, hem de din eğitimini yarıda bırakarak Beagle gemisine hayalperest ve bilgisiz beyniyle bindi. Birkaç böcek toplayıp üstelik bazılarını da ağzına tıkıştıran Darwin’e nasıl doğabilimci yakıştırmasında bulunduklarını çok merak ediyorum.
Darwin’e üstün doğabilimci, biyolojinin kurucusu bilim adamı! sıfatlarını yakıştıranlar kendisi hakkında söylediği sözlere baksınlar, bu sözlerin ardından hala Darwin’i büyük bir bilim adamı olarak görüyorlarsa bu kendilerinin de evrim dogmasına nasıl sıkı sıkıya bağlı olduklarını gösterir. Darwin’in bilim adamı olduğunu değil!
Darwin’in Kendi Eğitimi İle İlgili Sözleri:
“okuldan ayrıldığımda... tüm öğretmenlerim ve babam tarafından sıradan bir çocuk hatta ortalama standardın altında zekaya sahip bir çocuk olarak görüldüğüme inanıyorum. Çok utanarak söylüyorum ki, babam bir keresinde bana “avlanmak, köpekler, fare yakalamak dışında hiçbirşeye önem vermiyorsun, kendine ve bu aileye yüz karası olacaksın.” demişti.
“okulda hiçbir işe yaramadığımdan babam beni oldukça erken bir yaşta okuldan aldı ve ağabeyimle birlikte Edinburgh Üniversitesine gönderdi. Burada iki yıl veya iki dönem kaldım... Ancak kısa süre sonra birkaç küçük olaydan babamın bana oldukça iyi bir mal varlığı bırakacağını anladım ve bu rahatça geçinmeme yetecek kadardı; dolayısıyla tıp öğrenmek için gayretli bir çaba içinde bulunmama gerek olmadığına inanıyordum.”
“Edinburg’da (tıp fakültesinde) iki dönem kaldıktan sonra babam doktor olma fikrinden hoşlanmadığımı gördü veya kız kardeşlerimden öğrendi ve bir rahip olmamı önerdi. Çok haklı olarak boşta gezen bir adama dönüşeceğimden endişe ediyordu ve o zaman geleceğim böyle görünüyordu. Ancak Darwin babasının bu isteğini de gerçekleştiremeden bu okulu da bıraktığını anlatıyor.
“Cambridge’deki (din eğitim aldığı okuldaki) zamanım kesinlikle boşa gitmişti, hatta boşa gitmektende beterdi. ... sefahat içindeki düşük akıllı genç adamların arasına girmiştim.
Kendi sözlerinden de anlaşılacağı gibi Darwin ne din adamı ne de bilim adamı olmayı başaramamış, düşük akıllı adamın tekiydi. Şimdi kendisini böyle göklere çıkaran insanları ve kendisine yakıştırılan sıfatları görseydi herhalde kahkahalarla gülerdi.
Kendi sözlerinden de anlaşılacağı gibi Darwin ne din adamı ne de bilim adamı olmayı başaramamış, düşük akıllı adamın tekiydi. Şimdi kendisini böyle göklere çıkaran insanları ve kendisine yakıştırılan sıfatları görseydi herhalde kahkahalarla gülerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder