Atatürk son derece dindar bir insandı. Fakat günümüze kadar kendisinin bu dindar yönü hep gizlenmiş, bir insanın hem dindar hem de medeni ve son derece de aydın olamayacağı insanlara empoze edilmiştir. Halbuki Atatürk hem dindar olunup hem de dünya çapında aydın ve ileri görüşlü olunabileceğinin en büyük göstergesidir. Üstelik din zaten insanı karanlıktan çıkarıp aydınlığa götürür, birtakım dogma fikirlere saplanmasına müsaade etmez, daima araştırmayı ve öğrenmeyi öğütler.
Atatürk, İslam ahlakıyla ahlaklanmış, tam bir Osmanlı beyefendisidir. Kendisinin ne kadar dindar bir insan olduğunu hayatına baktığımızda çok iyi anlayabiliyoruz. Her şeyden önce Atatürk 1920’ lerin sonu 1930’ ların başında Kuran tefsiri ve tercümesi ile hadis çalışması yaptırmıştır. Atatürk’ ün Kuran’ ın tercümesini yaptırması Türk halkının Kuran’ ı anlayarak öğrenmesini, dinini bilerek uygulamasını sağlamaktır. Elmalı Hamdi Atatürk’ ün bu verdiği görevi yerine getirerek Kuran’ ın hem tefsirini, hem de tercümesini yapmıştır. Atatürk sayesinde Kuran tüm Müslümanlar tarafından Türkçe okunabilmiş ve ayetler üzerinde derin düşünerek, anlayarak Allah’ ın hikmetli sözleri kavranabilmiştir.
Atatürk’ ün dindar yönünü anlatmak için hayatından vereceğimiz birkaç örnek yeterli olacaktır.
ATATÜRK’ ÜN KURANI ÇOK İYİ BİLMESİ:
Atatürk Edirne ziyaretinde Selimiye Camii' nin içini dolaşırken, mihrapla büyük avizenin arasında durarak yukarıdaki yarım kubbenin üzerinde Arapça yazılı olan ayeti okuyarak müftüye sorar. ' Hocam bu ayet Tevbe suresi 18' nci ayet değil mi? ' der. Müftüden ' Evet paşa hazretleri' cevabını aldıktan sonra müftüye ' Bana bu ayetin manasını söyleyebilir misiniz? ' diye sorar. Hocanın doğru cevabı üzerine teşekkür edip ' Evet bende öyle biliyorum' der. Hat sanatının ağdalı uygulamasıyla kubbeye yazılı ayetin hem Arapça' sını ve hem de Türkçe anlamını bilecek kadar İslam konusunda birikimli bu büyük ve güzel insanı dinsiz gibi göstermek çok büyük bir hata olacaktır.
ATATÜRK’ ÜN MECLİSİ KURAN OKUTARAK AÇTIRMASI:
Atatürk Büyük Millet Meclisi' nin 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmasını emretmiştir. Bu açılışın 21 Nisan 1920' de tüm Türkiye' ye gönderilen bildirgesi, bildirgeyi bizzat kaleme alan Atatürk' ün, samimi inancını açıkça gözler önüne seren tarihi bir belge niteliğindedir: 1. Allah' ın yardımıyla 23 Nisan Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara' da Büyük Millet Meclisi açılacaktır. 2. Vatanın bağımsızlığı ve kurtarılması gibi çok önemli vazifeleri olan Meclisin açılış gününü, Cumaya tesadüf ettirmekten maksat, o günün kutsallığından faydalanmak ve açılmadan önce sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Camii' nde Cuma namazı kılmak, Kuran ve namazın nurlarından faydalanmaktır... 3. O günün kutsallığını güçlendirmek için bugünden başlayarak valiliklerde, vali beyefendinin düzenlemesiyle hatim indirilecek, muhayiri şerif okunacaktır. Hatmin son kısımları Cuma namazından sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır....
ATATÜRK’ ÜN ALLAH İNANCI:
Sabiha Gökçen: ' Bir sabah, Ata' nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldu. Bir süre ayakta bekledim, birden derin bir iç geçirdi ve ' Allah' dedi. (O bunu sık sık tekrarlardı) Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu tesirle olacak, bir hayli şaşırdım. O' nun ağzından Allah kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı. Ata' nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki; ' Sen dindar mısın?' diye sordu. Ben de ailemden aldığım din terbiyesiyle ' Evet, dindarım' dedim ve bu cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti. ' Çok iyi... Allah büyük bir kuvvettir. O' na daima inanmak lazımdır. ' dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki, Atatürk hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata bütün söylenenlerin hilafına inançlı bir insandır.
ATATÜRK’ ÜN İSLAM DİNİNE BAĞLILIĞI:
" Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. "
"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur" ; "Din vardır ve lazımdır. " (Yakınlarından Hatıralar, Asaf İlbay, s. 102)
"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur" ; "Din vardır ve lazımdır. " (Yakınlarından Hatıralar, Asaf İlbay, s. 102)
"Allah birdir, şanı büyüktür. Allah' ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran' daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)
" Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. İslam' ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz" (Atatürk' ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)
ATATÜRK’ ÜN ÖLMEDEN ÖNCE SÖYLEDİĞİ SÖZ:
" Bütün dünya Müslümanları, Allah' ın son Peygamberi Hz. Muhammed (SA)' in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli; İslamiyet' in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli; zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilir. " (Urduca Yayınlarda Atatürk, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1979, sayfa 102)
Atatürk’ ün köşkte sürekli dört hafız getirtip Kuran okuttuğu, peygamberimize olan sevgisi ve düşkünlüğü çok iyi bilinmektedir. Peygamberimizin mezarını yıkmak isteyenlere Suudilere ‘‘ Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim’ diye karşı çıkan da Atatürk’ tür. Dolayısıyla Atatürk’ ün gerçek bir dindar olduğunu saklamaya çalışmak her zaman beyhude bir çabadan öteye gidemeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder