2 Nisan 2010 Cuma
Masonluğun saklanan yüzü
Bir kişi, internet sitelerinden veya gazete, dergi ve kitaplarda yapılan açıklamalardan masonları takip ederse, onların insancıl olduklarını ve iyiliğe hizmet ettiklerini zannedebilir. İlkelerini anlattıklarında, masonluğun faydalı ve gerekli bir dernek olduğunu düşünebilir. Ancak masonların kendi gizli kaynaklarını incelediğimizde karşımıza daha başka bir yapı çıkar. Bu kaynaklarda masonluğun, hükümetleri ve devletleri yok sayıp ülkeleri yönetmeyi, devrimler yapmayı hedefleyen, hatta masonik amaçlar uğruna göz kırpmadan savaşlar dahi çıkartabilen bir örgüt olduğu görülecektir. Bununla birlikte vurgulanması gereken önemli bir nokta da, çeşitli vaadlerle masonluğa dahil edilmiş bazı alt düzey masonların, örgütün bu faaliyet sistemine farkında olmadan dahil edildikleridir.
Masonluk aynı zamanda, hakkında en çok soru işareti bulunan ve insanların merakını çeken konulardan biridir. Çünkü bu örgütün çalışmaları gizlidir, gerçek felsefesi ve amaçları hakkında da çok farklı yorumlar yapılmaktadır.
Masonlar kendilerini tanıtırken "insan sevgisi, hoşgörü, evrensel kardeşlik, akıl ve bilim yolu" vs. gibi etkileyici kavramlar kullanırlar. Oysa, masonluk oldukça karanlık bir örgüttür. En temel özellikleri ise dini inançlara saygılı gibi görünmelerine rağmen dinsiz, hatta din ahlakının karşısında olmalarıdır. Ancak bunu doğrudan söylemeyip farklı şekillerde dile getirirler. Asıl amaçları, insanın merkez olarak kabul edilmesi yani insanın ilahlaştırılmasıdır. Türk mason localarının 1923'te yayınladığı "Meşrik-i Azam İçtimai Zabıtları"nda, bu felsefe şöyle ifade ediliyor:
‘’Biz artık Allah'ı hayat gayesi olarak tanımayacağız. Biz bir gaye yarattık. O gaye Allah değil, beşeriyettir.’’ (Allah’ı tenzih ederim)
Bir başka masonik kaynakta ise şöyle denmektedir:
''İptidai (eski-ilkel) cemiyetler, acizdiler, aczleri dolayısıyla etraflarındaki kuvvetleri ve hadiseleri ilahlaştırdılar. Masonizm ise insanı ilahlaştırdı.’’ (Allah’ı tenzih ederim)
Masonluğun temelini oluşturan hümanizmin tanımı, bu felsefenin doğrudan din ahlakına karşı bir kimliğe sahip olduğunu göstermektedir. 20. yüzyıldaki hümanist felsefe akımının öncüsü olan Julian Huxley, Darwin'in evrim teorisini rehber kabul ederek "Evrimsel Hümanizm" adı altında yeni bir batıl din kurmuş ve bu sapkın inanışın anlamını da şöyle ifade etmiştir:
''Ben "hümanist" kelimesini kullanırken, insanın, aynı bir bitki ya da hayvan gibi, doğal bir varlık olduğunu kastediyorum. Yani insanın bedeni, zihni ve ruhu, doğa üstü bir güç tarafından yaratılmamış, aksine evrim süreci sonunda oluşmuştur. Dolayısıyla insan, herhangi bir doğa üstü gücün kontrolü ya da yol göstericiliğine değil, sadece kendi varlığına ve kendi gücüne inanmalıdır.’’ (Allah’ı tenzih ederim)
Huxley'in yolunu izleyen John Dewey adlı Amerikalı filozof, 1933 yılında bir "Hümanist Manifesto" yayınlamıştır. 1973 yılında yayınlanan II. Hümanist Manifesto'da ise insanlığı tehdit eden sorunlar anlatıldıktan sonra bu felsefenin Allah'ı nasıl inkar ettiği şöyle özetlenmiştir: "Bizi kurtaracak bir Yaratıcı yoktur, kendimizi biz kurtarmalıyız." (Allah’ı tenzih ederim)
İşte masonik felsefenin özündeki, insanın temel alınması düşüncesinin özeti budur. Bu sapkın felsefenin öne sürdüğü iddialar son derece yanlıştır. Çünkü Allah’ın eşsiz gücünü kabul etmeyerek sözde "insanlar arasında sevgi, barış, kardeşlik" gibi kavramların öneminden bahsetmenin tek başına hiçbir kıymeti olamaz. İnsanoğlunun varoluşunun amacı, Kuran'ı Kerim'in, "Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım" (Zariyat Suresi, 56) ayetinde bildirildiği gibi, Allah'a kulluk etmektir. İnsan bu sorumluluğunu göz ardı edip, Allah’a iman etmedikten sonra kurtuluşa eremez.
Masonluğun Temel İlkeleri Nelerdir? Kimler Mason Olabilir?
Masonlar, haricilere yani mason olmayanlara "Biz Allah inancı olmayanları aramıza almayız, hepimiz Allah'a inanırız" derler, ancak bunun sadece bir kamuflaj olduğu kendi yayınlarındaki bilgilerden açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim masonik kaynaklara bakıldığında Allah inancının, örgütün içinde aşamalı bir şekilde ortadan kaldırıldığı görülebilir. Türk masonlarının bir yayın organında, dinsizliği "bilim" maskesi altında yaymanın masonların en büyük görevi olduğu şöyle ifade edilmektedir:
Hepimize düşen en büyük insancıl ve masonik görev, olumlu bilim ve akıldan ayrılmamak, bunun evrimde en iyi ve tek yol olduğunu benimseyerek bu inancımızı insanlar arasında yaymak, halkı olumlu bilimlerle yetiştirmektir. Ernest Renan'ın şu sözleri çok önemlidir: "Ancak halk olumlu bilim ve akıl ile eğitilirse, aydınlatılırsa, dinlerin boş inançları kendi kendine yıkılır." Lessing'in şu sözleri de bu düşünceyi destekler: "İnsanların olumlu bilim ve akıl ile aydınlatılmasıyla bir gün dine gerek kalmayacaktır.”
Masonların, bilimsel düşünen insanların din ahlakından uzaklaşacağını öne sürmeleri büyük bir yanılgıdır. Din, düşünmeyi, araştırmayı ve incelemeyi teşvik eder. Akılcı ve vicdanlı düşünenler din ahlakını samimi olarak yaşarlar. Başka bir masonik metinde şöyle denir:
"Sizler Allah'ı, kader, tabiat, kanun, kuvvet gibi zeka ve ruhunuzun eğilimine, inanç ve idrakinize göre herhangi bir isimle adlandırabilirsiniz." (Allah’ı tenzih ederim)
Kaderi, tabiatı, kanun, kuvvet ve zekayı yaratan Allah'tır ve Rabbimiz sonsuz kudret sahibidir. Bu en büyük hakikatten gaflet içinde olan masonluk, içinde bulunduğu gafleti topluma da yayma çabası içindedir. Masonlar insanları da ahlaki durumuna göre değil, kendilerince belirledikleri koşullara göre seçerler. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
“Umumi vasıflardan sonra bir de bizim Masonik açıdan arayacağımız bazı şartlar lazımdır. Şimdi onları inceleyelim.
1)İdealist olmak;
2)İyi isim ve şöhret sahibi olmak:
3) Maddi ve mali imkanların iyi durumda olması.
4) Haricilerin vaktinin müsait olması (MASON DERGISI - 81/4, s.32)
Masonluğun Dünya Görüşü Nasıldır?
"Masonlukta hareketlerin rehberi Akıl ve Hikmettir. Masonluğa göre Akıl, mevhumelerinden (Dini inançlardan), batıllardan, hurafe ve hayallerden kurtulmak ve mevzuunu (konusunu) hakkiyle (gerektiği gibi) tanımaktır. Akıl ile mevhumelerden (Dini inançlardan) kurtulan kimse mevzuuna (konusuna) hakim olduğu zaman Hikmete ermiştir. Hakiki masonun en önemli vasfı da budur." (Din açısından Mason öğretisi, Akasya Tekamül Mahvili Yayın. Dr. Selami Işındağ s: 11)
"Bugün yavaş da olsa, şuuru tam manasıyla tatmin edebilecek tek ve evrensel bir din TEŞEKKÜL ETMEKTEDİR (meydana getirmektir)... Bu evrensel dine paralel olarak, bir de dünya görüşü ölçüsünde ahlak kurulacaktır... Böyle bir din insanı kainatla birleştirecektir. İşte bu MASONİZM'dir. Bu din gönülden gönüle kurulacaktır. Kurulan bu dinin mabetleri insanlık mabetleri olacaktır. Bu tapınakta okunan ilahiler, belki de bir insanın ruhundan fışkıran müzik eserlerinin en soylusu olan Beethowen'in 9. Senfonisi olacaktır... (Mason Dergisi, Yıl: 29, Sayı. 40-41, 1981, s.105-107)
Masonluğun din-dışı hümanist ahlak teorisinin gerçek amacı, adı Masonizm olan "ahlaklı bir dünya kurmak" değil, din-dışı bir dünya kurmaktır. Bir başka deyişle, masonlar, ahlaka çok önem verdikleri için değil, sadece topluma "din ahlakı gerekli değil" mesajını verebilmek için hümanist felsefeye sarılmaktadırlar. Oysa ne hümanist felsefe ne de bir başka batıl düşünce insanlara güzel ahlakı yaşatamaz. Ancak Allah'tan gereği gibi korkan insanlar gerçek anlamda güzel ahlak gösterebilirler.
Açıkça görüldüğü gibi, masonların amacı, Hak dini ortadan kaldırarak Hümanist felsefeye dayalı yeni bir dünya, yani tümüyle din ahlakından uzak bir dünya meydana getirmektir. Ancak bilinmelidir ki, Allah, iman etmeyenlerin planlarını bozulmuş olarak yaratmaktadır. Allah bir ayette şöyle buyurur:
"Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır." (Al-i İmran Suresi, 54)
Türkiye’de Masonluk nasıl Kurulmuş, Nasıl Gelişmiştir?
Her ne kadar Türkiye'de Masonluğun ve ilk Masonların 1720'li yıllardan bu yana var olduğu bilinse de, daha ziyade dış güçlere bağlı ve Osmanlı topraklarındaki yabancıların etkinliğinde sürdürülen bu çalışmalar, 18. yüzyılın ortalarından itibaren Türkleri daha da kapsamlı şekilde içine almaya başlamıştır. Bilinen ve kayıtları günümüze ulaşan ilk Türk Masonlar, bu yüzyılın ortalarında topluluğa kabul edilmiş olan İbrahim Müteferrika ve Yirmisekiz Çelebizade Sait Çelebi'dir. Sonrasında hızla gelişmiş ve yaygın hale getirilmiştir.
Masonların Yahudilik ve Yahudi Örgütleriyle İlişkileri Var Mıdır?
Masonluğun kökeni Tapınak Şövalyelerine kadar iner. Kudüs’e yerleşen Tapınakçılar, bir müddet sonra gizli ve tehlikeli bir örgüt halini alırlar. Tapınakçıların tarihi incelendiğinde, zaman içinde büyük bir değişim gösterdikleri hemen fark edilir. İlk başta Hıristiyan bir kimlikle ortaya çıkan şövalyeler aradan uzun bir süre geçmeden, sapkın felsefe ve öğretilerle, karanlık bir dünyanın içine girmişlerdir. Bu geçiş birden bire olmamış, birçok olay bu değişimi şekillendirmiştir.
Tapınakçıların bu büyük değişiminde iki unsur belirleyici olmuştur. Bunlardan birincisi, tarikat üyelerinin kutsal topraklarda bulundukları süre boyunca başta Kabala olmak üzere, çeşitli Yahudi mistik öğreti ve inançlarını öğrenmeleridir. Bu öğretilere, Haşhaşilerin sapkın anlayışı da eklenmiş, böylece Tapınakçıların Hıristiyanlık inançları kaybolmuş, yerini okültist (kara büyü ve gizliliğe dayalı) bir inanç almıştır. Yeni inançla birlikte, Tapınakçıların idealleri ve amaçları da değişmiş, tarikat çalışmaları yeni bir hedefe yönelmiştir. Ancak bu yapıya dini çevrelerden tepki gelmiş ve Tapınakçılar her ortamda dışlanarak din dışı tarikat oldukları anlaşılınca kilise tarafından yasaklanmışlardı.
Tapınakçılar engizisyona yakalanmamak için kendilerini gizlemiş bunun için çeşitli tarikatlara ve örgütlere sızmışlardır. Tarikat mensupları bu amaca en uygun yol olarak masonluğa sızmış, ele geçirmiş, kendi felsefe, inanç ve ritüellerini masonluğa kabul ettirmişlerdir.
Masonluk felsefesi üzerinde de Kabala'nın etkisi yoğun olarak görülür. Bu konu masonik dergi ve kitaplarda üstü kapalı olarak anlatılır. Örneğin Amerikan masonluğunun yayın organı New Age dergisi, Kabala ile masonluk arasındaki bağlantıyı şöyle dile getiriyor:
"Kabala, bilinç altının kapılarını açan ve ruhu saran manevi değerlerinin dışarı çıkmasını sağlayan anahtardır. Masonluk, onu insanın yaşamı anlaması için gerekli görür." (New Age, sf.31)
"Masonlar ana düşüncelerini ve belirgin sembollerini Kabala'dan almışlardır. Amblemlerin pek çoğu da Kabala kaynaklıdır. Örneğin; Jakin ve Boaz sütunları Kabalist bir eser olan Chearé Ora'dan alınmıştır. Masonluğun, Kabala'nın felsefesiyle olan çok büyük benzerliği çok yerde belirtilmiştir." (La Kabbala, Henri Seronya)
Türk mason kaynakları da bu bağlantıyı aynı çarpıcılıkta işlerler:
"Görüyoruz ki, Kitab-ı Mukaddes'in haricinde Yahudiliğin gizli bir ananesi, bir geleneği (Tradition Orale-Kabbala) vardır. Ve yalnız buna vakıf olanlar, Kitab-ı Mukaddes'in hakiki manasını anlayabilirler. Biz de bu gelenek (Kabala) etrafında teessüs eden (kurulan), yüksek felsefeyi hülasa etmeye çalışıyoruz." (Selamet Mahfili, 4. Konferans, sf.48)
Masonların kendi izahlarından da anlaşılacağı üzere masonluk, Yahudilik ve hatta onun okültizm kitabı olan Kabala kaynaklıdır. Aslında masonluk din kabul etmediği için Yahudiliğe de karşıdır. Ancak öğreti olarak fanatik siyonist ideolojiyi kullanır.
Masonların Gizli Örgütlerle Bağlantısı Var Mıdır?
İngiliz tarihçi Michael Howard, The Occult Conspiracy (Okült Komplosu) adlı kitabında, Tapınakçı gelenekten gelen masonluk, Gül-Haç, İlüminati gibi okült (gizli) derneklerin, Batı medeniyetini Hıristiyanlık öncesindeki putperest kültüre geri döndürmek için yürüttükleri uzun mücadeleyi anlatmaktadır. Kitabın girişinde konu şöyle açıklanır:
Kendisi de gizli bir dernek olan masonluk, pek çok gizli dernek ve örgütlerle iç içe olmuş birçok entrika ve batıl işler yürütmüşlerdir. Örneğin, İtalya’da ortaya çıkan Propaganda Due (P2) locasının skandalı, masonların bu örgütlerle olan ilişkilerini su yüzüne çıkarmıştı.
Masonların Mossad, MI5 ve CIA gibi gizli haberalma teşkilatlarıyla olan ilişkileri artık herkes tarafından biliniyor. Gladio da bunlar gibidir, daha çok İtalya'daki siyasi cinayetleriyle adını duyurmuş bir gizli örgüttür. Gladio’nun görünüşteki amacı herhangi bir komünist saldırı karşısında gerilla savaşını organize etmektir. Ancak Gladio’nun mason yöneticileri, bu örgütü de masonik amaçlar uğruna kullanmışlardır. Gladio’nun masonlarla olan ilişkilerini bağımsız gazete ve yayın organlarında açıklanmıştır.
Yazılarımda İsrail, Siyonizm, Masonluk konularına sık sık yer veriyorum, amacım hem masonluğun hemde ateist siyonizmin gerçek yüzünü size göstermek. Yazılarımı okuduğunuzda Siyonistlerin ve masonların kendi çıkarları uğruna tarihte nasıl kanlı eylemler gerçekleştirdiklerini göreceksiniz. Yukarıda masonların felsefesini yine kendi kaynaklarından ve dünya basınında çıkan haberlerle açıkladım, dolayısıyla bunlar benim fikirlerim değil, kendi beyanları ve tüm dünya tarafından bilinen fikirleridir. Bir olayın iç yüzünü anlamak için insanlara süslenip püslenip sunulan yönüne değil arka planına bakmanız gerekir. Böylece şefkat, yardım, ve insanlık adı altında nasıl kanlı eylemlerin işlendiğini görüp hatta çoğu zaman kurulan ince planlara şaşırıp kalırsınız ve insanlardan özenle saklanan gerçekleri görmüş olursunuz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder