20 Nisan 2010 Salı

Bu karşınızda duran robot mu yoksa insan mı?



İşyerinde çalışan bazı insanlara bakıyorum da “acaba robot mu, yoksa insan mı?” diye düşünmeden edemiyorum. Bunlar kafalarını bilgisayar ekranından hiç kaldırmayan insanlar. Sabah 7:00’da masasının başına oturup akşam 19:00’a kadar nerdeyse hiç kalkmayan insanlar bunlar. Arada da toplantıdan toplantıya koşuşturup duruyorlar. Önlerinde duran bilgisayar ekranının içinde adeta kaybolmuş gibiler. Bir soru sorduğunuzda yüzlerini bile çevirmeden hemen olabilecek en kısa cevabı verip ekrana kafalarını geri çeviriyorlar. O büyülü ekrandan bir saniye bile olsun ayrılmak istemiyorlar. Hayatlarındaki en önemli şey yaptıkları iş, yürüttükleri projeler, yeni girecekleri ihaleler, yeni geliştirecekleri organizasyonlar. Başka hiçbir şey düşünmüyorlar. İşte o zaman insan durup düşünüyor, bu insanın robottan farkı ne? Adeta ruhu yok gibi, taş gibi bir insan. Son derece materyalist, sevgisiz, ilgisiz ve donuk…

İşte 21. Yüzyılda tam anlamıyla materyalist kafaya sahip insanların ne kadar acınacak durumda olduğunu görüyor musunuz? Bu insanların ruhundaki bütün güzellikler adeta kaybolmuş gibi. Bir çiçek görseler bakmıyorlar, masmavi gökyüzünü, gözlerinin önünde yaratılan onca güzelliği hiç ama hiç görmüyorlar. Eğer çıkarlarına uyarsa sizinle bağlantıya geçiyorlar, aksi takdirde yüzünüze bile bakmıyorlar. Onların sevgi göstermelerini, karşılarındaki insana şefkat duymalarını, mütevazi olmalarını, güzel ahlak göstermelerini beklemek nerdeyse imkansız. Sokakta önlerinde düşen bir insana yardım etmeleri de imkansız. Aç olduğunu söyleyen bir insana yardım eli uzatmaları da öyle. Bunları anlattığınızda böyle bir dönemde bunları yapan insanların ancak enayi olacağını söylerler size. Çünkü en akıllı kendileridir. Hâlbuki kendilerini en akıllı zannederken sevgiyi, merhameti yitirdiklerinden aslında en acınacak durumda olan da kendileridir, ama bunu asla fark edemezler.

Böyle insanların yetiştirdiği çocuklar da tıpkı kendilerine benziyor. Onlar da saatlerce bilgisayar oyunlarının başından kalkmıyorlar. Günde 18 saat bilgisayar oyunu oynayan çocuklar var. Uyumayı, yemeği, içmeyi, insanlarla konuşmayı unutmuş. Toplumla ilişki kurmaktan son derece uzak, sanal bir alemde yaşıyorlar. Arkadaşları gerçek dünyadan değil, sanal alemden. Bu çocuğu bilgisayarından kopardığınızda sizden kötüsü olmuyor. İşte yetiştirdikleri çocuklar da bunlar. İşte bu videoda 18. dakikadan itibaren çocukların bilgisayar başında nasıl kaybolduklarını izleyebilirsiniz: http://video.google.com/videoplay?docid=80785608139596344&hl=tr&emb=1#

Şimdi biran için durup düşünün. Allah yaşayan ama ruhu olmayan, adeta ölü konumunda olan insanlardan bahsediyor. “Bakarlar ama görmezler, kulakları vardır ama duymazlar” diyor. Bu insanlar aramızda yaşıyor gibi gözüküyorlar ama ruhları yok. Sanki dünyaya sadece o işi yapmak üzere gelmişler. Tıpkı bir robot gibi ruhsuz bir şekilde işlerini yapıyorlar. Neden yaratıldığını düşünmek yok, Allah’ı fark etmek yok, bir gün öleceğini düşünmek yok, ahireti düşünmek yok, kısaca hiçbir şey yok. İçleri adeta bomboş, tüm manevi değerlerini yitirmişler. Peki bu materyalist kafayla, paraya pula taparak, bankalara paraları yığıp bilgisayarın başında ömür tüketerek kaybeden kim sizce? Bütün manevi değerlerini yitirmiş bir şekilde sadece kendi çıkarını düşünerek yaşayıp yine kaybeden kim sizce? Peki kendi gibi nesiller yetiştirerek yine kaybeden kim sizce?

Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler…. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)

Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler. (Yasin Suresi, 9)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder